PAYLAŞIMDA TEK ADRES
BİR KÜRT HALKI YOK MU? Dostakincilarhogeldn

Forumdan Yararlanmak için üye olunuz.Üye olmak veya Giriş yapmak için aşağıdaki butonları kullanabilirsiniz.

BİR KÜRT HALKI YOK MU? Uyeolbl6




Join the forum, it's quick and easy

PAYLAŞIMDA TEK ADRES
BİR KÜRT HALKI YOK MU? Dostakincilarhogeldn

Forumdan Yararlanmak için üye olunuz.Üye olmak veya Giriş yapmak için aşağıdaki butonları kullanabilirsiniz.

BİR KÜRT HALKI YOK MU? Uyeolbl6



PAYLAŞIMDA TEK ADRES
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
sonsuzluk38
sonsuzluk38
Admin
Admin
BİR KÜRT HALKI YOK MU? Koanatl
Mesaj Sayısı : 826
Kayıt tarihi : 13/05/09
Yaş : 53

puan
yeni oyun yeni oyun:
BİR KÜRT HALKI YOK MU? 16653166100/100BİR KÜRT HALKI YOK MU? Emptybarbleue  (100/100)
puan puan:
BİR KÜRT HALKI YOK MU? Imgleft30/30BİR KÜRT HALKI YOK MU? Emptybarbleue  (30/30)
oyun zar atmaca: 30
https://turkforumtr.yetkin-forum.com

BİR KÜRT HALKI YOK MU? Empty BİR KÜRT HALKI YOK MU?

C.tesi Nis. 03, 2010 9:01 am
sonuna kadar okuyun lütfen inanın okuduklarınıza sizde inanamayacaksınız


[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

DOĞU ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ
[/b]
Memduh Yagmur Adnan M.KAYA *
Memduh YAĞMUR **

Kürtleşen Türkmenler
(Turan Haziran 2005)


ÖZET

Tarih boyunca bazı Türkmen boylarının diğer milletler veya boylar arasında eridikleri ve benliklerini unuttukları görülmektedir. Tarihi kaynaklarda bir Türk boyu olduğu kesin olan Kürt Türklerinin de zamanla eridiklerini ve başka bir millet gibi algılandığını görmekteyiz. Bunun yanında bazı Türkmen boylarının da Kürtleştiği, Türk dilini unutup Kürtçe konuştukları görülmektedir. Kayı, Avşar…gibi boyların bazı alt gruplarının coğrafi şartlardan ve kültür etkilenmelerinden dolayı Kürtçe konuşmaları da onların Kürtleştiği anlamına gelmemektedir. Yazımızda Kürtlerle ilgili genel bilgiler verilmekte, Kürt'ün Osmanlılarda , göçebeleri ifade için kullanılan bir terim olduğunu, Kürt denilen bu toplulukların Türkmen oldukları ve Anadolu'nun her yanında bu anlamda kullanıldığını gösterilmektedir. Kayseri ve diğer illerdeki örnekleri ile durum pekiştirilmektedir.





SUMMARY



In history, it has been known that; some Turcoman tribes had dissolved among the other nations and tribes and they also forget their self-respect. Tarih boyunca bazı Türkmen boylarının diğer milletler veya boylar arasında eridikleri ve benliklerini unuttukları görülmektedir. In historical sources, Kurdish Turks, which had been accepted truely Turkish tribe, had dissolved in the course of time and had been perceived as another nation. In addition to this, it can be seen that some Turcoman tribes become Kurd and forget their own Turkish language and spoke Kurdish.



Some sub-groups of tribes , like Kayı, Afshar, etc., speaking Kurdish, by the impact of geographical and cultural conditions does not mean that those groups have become Kurdish. In our article it is stated that; general information about Kurds has been given, In Ottoman State the term "Kurd" has been used to describe nomadic peoples, the so called Kurd community was a Turcoman and it signified same sense all around Anatolia. With the examples of Kayseri and orher cities this statement hardly consolidated.







GİRİŞ:

Türk topluluklarından bazılarının ilişkiye girdiği milletlerle kaynaşarak eridikleri, İran ve Afganistan'da olmak üzere Türk oymaklarının bir kısmının kültürel değişime uğradıkları görülür. [1] Bunun gibi Türk boyları arasında da böyle karışımlar ve erimeler söz konusudur. Asırlar boyunca yaşanan boy mücadeleleri ve yapılan göçler esnasında kimi Türk boylarının başka Türk boyları arasına girerek ana boy adını unuttukları ve tabi oldukları boyun adıyla anıldıkları bilinmektedir. Kimi zamanda boyların birleşiminden yeni boylar teşekkül etmiştir.

Yaptığımız araştırmalarda aslını unutmuş Afşar kökenli kişi veya köylerin kendisini Türk, Türkmen, Yörük, Yerli, Köylü gibi adlarla tanıttıklarına, hatta bunlardan bazılarının aralarında geçen münasebetler dolayısıyle Afşarları pek sevmediklerine tanık olduk. Maraş Elbistan'lı birisi kendilerinin aslını anlatırken "Biz Türkmen'iz. Bizim köye Dodurlular denir, komşu köyümüz ise Afşar köyüdür." demişti. Dodurluların Recepli Avşarlarının bir obası olduğunu öğrendiğinde çok şaşırmıştı. Bu köyün oba adını muhafaza etmesine rağmen ana boy adını unuttuğu görülüyor. Kimi yerlerde ise boylar, azınlıkta kaldıkları için yörede etki ve nüfus olarak baskın olan aşiretin adıyla anılmaya başlanmıştır. Adana'da Varsaklar, Antep'te ise Beydililer arasındaki Avşarlar buna örnek verilebilir. Diğer bir husus ise, Alevi Türkmen boylarının durumudur. Bunlar, Sünni-Alevi farklılaşmasından dolayı genel ad olan Alevi adını kullanmışlar ve boy adlarını muhafaza edememişlerdir.

Bu yazıda ülkemizde ve çevresindeki topraklarda yüzyıllar boyu meydana gelen Türk boyları arasındaki kaynaşmaya örnek olacak böyle bir olaya değineceğiz. Bu "Türkmenlerin Kürtleşmesi" hadisesidir. Peki, insanlarımızın kendisini yukarıda sıraladığımız isimlerle ifade etmesi mesele olmuyor da neden "Kürt" adını taşıyınca sıkıntı çıkarıyor. Bunun sebebi Kürtlüğün, Türk milletini ve devletini bölüp parçalamak isteyen mihrakların kullandığı bir unsur olmasıdır. Açık söylemek gerekirse Kürtlük, Türklükten ayrı bir şey değildir. Bu yüzden bir Türk'ün Kürtleşmesi veya bir Kürdün Türkleşmesi, biraz önce bahsettiğimiz Türk boyları arasındaki kaynaşmalara örnektir. Biz olaya böyle bakıyoruz ve işin aslı da budur. Ancak geriye dönüp baktığımızda tarihimizde Kürt olayı çok farklı cereyan etmiştir. Dış güçler, Kürtleri Türk devletinin başına bela etmek için inanılmaz oyunlar oynamışlardır. Ancak o dönemlerde ve günümüzde dahi bu oyunlara alet olmayıp erdemli davranan Kürt aşiretleri oldukça fazladır. Kürt konusunda bizim politikacıların da ihmalkar davrandığını belirtmek yerinde olacaktır. Yapılan bir çok araştırma sonunda Kürt adı ile tanınan insanların önemli bir kısmının Türk boylarından geldiğinin kanıtlanmış olması aslında sorunu halletmiş oluyor. Yani kimi kimden koparacaklar. Öz, aslına ihanet etmez. Edenlerin soyunu bir araştırın bakın neler çıkacaktır. Abdullah Öcalan'ın Ermeni asıllı olduğunu görürüz. Öldürülen PKK militanları arasında çok sayıda sünnetsiz kişilerin olması da bu açıdan önemlidir. Bu kişilerin Kürtlere de düşman olduğu unutulmasın.

Kürt olayının bu hallere gelmesinde hükümetlerin milli politikalarının olmaması, Kürtlerin Türklükleriyle olan ilgilerinin akademik bir tez olarak kabul edilmemesi ve politik kaygılar sebep olmuştur. Bütün bu sebepler zamanla Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Türkmen cemaatlerinin Kürtleşmiş olmalarına veya Kürtleşmeye doğru gitmelerine sebep olmaktadır. [2] Bu sebeple Bazı bölgelerde Kurmanç adı altında Türk dilinden Bayat, Bayındır, Salur, Beydili, Döğer, Büğdüz, Yıva, Karkın, Küresinli (Kasımoğlu), Milli, Karakeçili, Türkan, Tilki, Atmalı, Kızkapanlı, Çakallı.... gibi Türkmen boylarıyla birlikte Avşar Türkmenleri de uzaklaşmış ve Türklüklerini unutmuşlardır. [3] Kürt denilen bu insanların şahıs adları da Türkçe'dir. Sözgelimi, Milli aşiretine mensup kişiler arasında adı Avşar olanlar vardır. [4] Bugün hala Kürtler arasında Avşar adlı obalara rastlanması önemlidir. [5]

1. Kürtlerle İlgili Genel Bilgiler

Kürtlerin Coğrafi ve Demografik Dağılımları. Kürt adı verilen topluluklar Türkiye (Güneydoğu ve doğusunda), İran (Kuzeybatı ve batısında yoğun olarak yaşadıkları gibi, Ardelan, Hemedan, Kirmanşah, Luristan'da ve Mazenderan, Horasan ile Isfahan'da da bulunurlar), Irak (Kuzeyinde), Suriye (Kuzeyinde) ve çok az sayıda olmak üzere Kafkasya'da (Azerbaycan, Ermenistan) ve Orta Asya'da (Kazakistan) yaşamaktadırlar. Bu unsurların hiçbir zaman kalıcı, politik bir birlik kuracak kadar kalabalık olmadıkları ve aralarında siyasi, kültürel önemli farklılıklar bulunduğu görülmektedir. Kürtlerin nüfusları ile ilgili verilen rakamlarda çelişkilidir ve bazıları propagandaya dayalı tahmini verilerdir. Kürtler konusunda tarafsız denilebilecek çalışmalar Hollandalı Martinus Martin Van Bruinessen tarafından yapılmıştır. Bu kişi dünyadaki Kürt nüfusunu 15-16 milyon olarak vermekte ve bu nüfusun 3.5 milyonunu İran'da, 3 milyonunu Irak'ta, 500-600 bininin Suriye'de, 7-8 milyonunun Türkiye'de ve küçük gruplar halinde Sovyet Rusya'da yaşadığını belirtmektedir. Javed Ensari ise Kürtlerin 15 milyondan biraz fazla olduğunu ve bunun % 34'ünün Türkiye'de (5 milyon), % 25'inin İran'da, % 24'ünün Irak'ta, % 11'inin Suriye'de, % 3-5'inin ise Sovyet Rusya'da olduğunu kabul etmektedir. Eski Sovyet kaynakları ise (1983 tarihli) Suriye'de 825.000, Türkiye'de 9 milyon, Irak'ta 3.5 milyon, İran'da 4.5 milyon Kürt olduğundan bahsederler. Bunun yanında propagandaya yönelik olarak bu nüfusu Türkiye'de 20 milyona kadar çıkaranlar vardır. 1927 yılında yabancı uzmanların kontrolünde yapılan ilk nüfus sayımında Türkiye'nin nüfusu 13,5 milyondu. Kürtlerin sayısı ise 900 binden biraz fazlaydı. Bu sayım Kürtlerle ilgili doktora çalışması yapan Mesud Fany'i haklı çıkarmaktadır. Fany, 1930 yılında bütün verileri inceleyerek dünyadaki Kürt nüfusunun 2.789.000, Türkiye'de ise yaklaşık 1 milyon olduğunu söylemişti. [6]

Burada bir yanlış yargı da Doğu ve Güneydoğuda yaşayan insanların hepsinin Kürt zannedilmesidir. Bu bölgelerimizde Türkmenler, Terekemeler, Tatarlar, Çerkezler, Araplar, Süryaniler, Yezidiler... de bulunur. Anadolu'nun her yerinde olduğu gibi Türkler bu bölgemizde de nüfus olarak çoğunluktadır. Mesut Fany de Ağrı, Diyarbakır, Elazığ, Malatya ve Urfa'da Türklerin ezici çoklukta olduğunu belirtmişti. 1985 yılında Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da konuşulan birinci dilin tespitiyle ilgili istatistikte ise 9.903.000 toplam nüfusun 2.766.000'i (% 28) ana dilini Kürtçe, 7.374.000 kişi (% 72) ise anadilini Türkçe olarak yazdırmıştır. Kürt olarak kabul ettiğimiz kişilerin de çoğu Türkmen asıllıdır (Kara-Keçililer, Döğerler, Şavak, Beritan, Hormek gibi).

Hakkari'nin Çukurca ilçesindeki halk kendilerinin bundan 350 yıl önce batıdan geldiklerini, en son geldikleri yerin Botan (Cizre civarı) olduğunu, daha geriyi bilmediklerini ifade etmektedirler. Elde edilen veriler onların Antep civarındaki Türkmenlerden (Beğdili boyu) olduklarını göstermektedir.

Kürt adının etimolojik açıklaması. "Kürt" kelimesi, Kürt oldukları iddia edilen Kurmanç, Guran, Lur, Kalhur gibi aşiretlerin ağızlarında "Kürt" diye bir kelime bulunmamaktadır. Ayrıca İrani ve Ari dillerde de böyle bir kelime yoktur. Arapça'da bulunan Kürt kelimesi ise bu dile Türkçe'den gelmiştir. Bu yüzden "Kürt" terimini Türkçe'de aramak zorundayız. Bu açıdan bakıldığında tarihte "Kürt" adına bir boy adı olarak ilk defa Yenisey'deki Kök-Türk kitabelerinden ELEGEŞ YAZITI'NDA rastlıyoruz. Burada, Kürt boyu Gök-Türklerden olup beylerinin adı "Alp Urungu" idi. [7] Türk tarihinde "Kürt" adıyla bilinen diğer bir Kürt boyunu da Macarları oluşturan 7 boydan biri olarak görüyoruz. Bunların Yenisey'deki Kürt Türklerinden olup Gök-Türk çağında Macarlara katılarak Balkanlara geldiği anlaşılıyor. [8] Büyük Macar alimi Gy. Nemeth, "Yurt Kuran Macarlar'ın Tarihi" adlı eserinde Macar boy düzenini anlatırken, Kürtlerden bahsederek şöyle diyor "Söylediğim gibi Kürt, Yenisey civarındaki bir Türk boyudur." [9]

Türkçe'de Kürt teriminin anlamına gelince, Divan-ı Lügati't-Türk'te "Kürt" terimi kar yığını, çığ, bir çeşit kayın ağacı şeklinde izah edilmiştir. [10] Diğer Türk lehçelerinde ise Kürt kelimesi genellikle kar yığını anlamına geliyor. Ünlü Macar alimi Gy. Nemeth, Kürt kelimesinin Türklerde kabile adı olarak kullanıldığını ve kar yığını anlamına geldiğini yaptığı akademik çalışmalarla kanıtlamıştır. [11] Ayrıca Türklerde boy adları alınırken hal, tavır ve hava olaylarını bildiren terimlerin kullanıldığını görüyoruz. Buna Argın, Çuvaş, Boran, Karluk gibi boy adlarının yanında Kürt adı da örnek olarak verilmiştir. [12] Ayrıca Türk yer adları incelendiğinde bir çok yer Kürt adını taşır.

Kürt kelimesiyle açık bağı olan ve Avşarların da kullandığı bir "Kürümek" fiili vardır. Bu fiil, kar yağdığı zaman karın kapattığı yerlerin temizlenmesi anlamında kullanılır. Sözgelimi, "evin önündeki yada damdaki karı kürüyün" denilir. Bu kullanım Kürt kelimesinin anlamıyla da birebir örtüşmektedir.

Yabancı kaynaklara gelince İran ve Arap kaynaklarında "Kürt" terimi göçebe hayat tarzına verilen bir ad olarak görülmektedir. İslam kaynaklarında İran'daki göçebe Deylemliler "Tabaristan Kürtleri", göçebe Araplar da "Suristan Kürtleri" diye geçmektedir. İbn-i Rusta, Avrupa'daki Lombartların yaşayışlarını anlatırken "aynen Kürtler gibi yaşadıklarını" vurgulamaktadır. Kirman bölgesindeki Sind asıllı Cuf'lar da göçebe olduklarından dolayı İbn-i Havkal tarafından bir Kürt grubu olarak gösterilmiştir. Taberi'deki bir kayıtta, Partların son hükümdarı Ardavan, Sasani İmparatoru Ardaşir'i aşağılamak için "Kürtlerin çadırları altında büyütülmüş Kürt" şeklinde tasvir etmektedir. Yine Strabon'da geçen Kyrtioiler, Mardesler ve Ermenistan civarındaki gruplar, ırken farklı oldukları halde hayat tarzından dolayı Kürt olarak bilinmektedirler. Minorsky, bunların Kürtçe denilen bir ortak dillerinin olmadığını itiraf etmiştir. Mesela, anadilleri Farsça olan Kuh-Gilu ve Bahtiyari göçebeleri Araplara göre "Kürd'e benzer aşiretlerden oluşmuştur". 451 yılında Kafkasya'dan inerek Mugan'ın güneyinde yerleşmiş olan Akhun Türkleri, 12. Yy'da Mugan Türkmenleri diye adlandırılırken, Arap kaynakları bunlardan "İskan edilmemiş Kürtler" diye bahsetmektedir. Kürtler konusunda tarafsız bir eser yazan Martin Van Bruinessen, Kürt teriminin etnik yada ırkı yapısına bakılmaksızın göçebeleri ifade için kullanıldığını vurgulayarak günümüzde Huzistan'daki Arapça konuşan aşiretlerin bile Araplarca Kürt olarak adlandırıldığına dikkat çekmektedir. [13]

Diğer taraftan Ermeniler, tarihi kayıtlarında komşuları olan bütün Kürtlere "Oğuz-an" (yani Oğuzlar) kelimesinden bozma olarak "Khujan" derlerdi ki, bu kelime Ermenicede de aynen Dede Korkut'taki Oğuz kelimesinin anlamı gibi "çokluk, kalın-halk, kalabalık" anlamına gelirdi. [14]

Osmanlı arşivleri incelendiğinde Kürt, göçebeleri ifade için kullanılan bir terim olarak karşımıza çıkmaktadır. Diyarbakır bölgesine ait defterde "Ekrad-ı aşayir" (aşiretlerin Kürtleri) terimi görülüyor. Burada açık bir şekilde aşiretlerin göçebeleri ifade edilmiştir. Diğer bir ifade de "Ekrad-ı Türkman" (Türkmenlerin Kürtleri) terimidir. Bu da yine Türkmen cemaatlerinin göçebe olanlarını belirtiyor. Kilis bölgesi defterinde ise Yörüklerden bahsedilirken, bunların "Ekrad" yani Kürt oldukları daha açık bir ifadeyle göçebe oldukları kayıtlıdır. Bunun gibi Osmanlı belgelerinde bazı Türkmen cemaatlerinin karşısında "Ekrad taifesi" (Tabanlı, Recepli Avşarı gibi), Kürt cemaatlerinin karşısında ise "Türkman, Türkman yörükanı" (Lek, Hacılar, Mahmudi gibi) ibaresi bulunmaktadır. [15] Maraş'ın merkez köylerinden olan "Kürtleravşarı" köyü böyle bir anlam yüklenmiştir.

Anadolu Türk folkloruna baktığımızda ise Türkmen topluluklarında "Kürt" terimi ile dağlarda yaşayan ve kanun-nizam tanımayan aşiretler kastedilmektedir. Özellikle Afşar Türkmenlerini ilgilendirdiği için burada Ali Rıza Yalgın'ın tespitlerini aktarmak yerinde olacaktır.



Bazı bölgelerimizde Alevi inançlı Türkmenlere Sünnilerce Kürt adı verilmektedir. Maraş'ın Afşın ilçesinde yaptığımız araştırma sırasında yaşlı kişiler Alevi köylerinden bahsederken bunlara Kürt dediler. Ancak bölgedeki Alevi köyleri hep Türkmen idi. Bunu sorduğumuzda Kürt kelimesini Alevi anlamında kullandıklarını belirttiler. Nitekim Ordu çevresinde de Alevi Türkmenlere yöre halkı halen "Kürtünnü" diyor.

Ülkemizde bu gibi adlandırmalarda bir mesele de kişinin yaşadığı yerle ilgili soy adlandırmasıdır. Yani doğudan gelen herkes halk nazarında Kürt'tür. Aynı şekilde Karadeniz'den gelenler Laz, güneyden gelenler fellah (Arap), batıdan gelenler ise Bulgar, Sırp, Hırvat vs.. olarak tanımlanır. Rahmetli Hamdullah Suphi Tanrıöver, 1924 yılında yazdığı bir makalede bu yaraya parmak basmış ve "Sorarım size Türk kimdir, nerede yaşar" diye de haklı olarak sormuştur. Geçen bunca zaman içerisinde bu meselenin halen halledilememiş olması içler acısıdır.

Halkımız, yaşadığı yere sonradan gelenleri belki de korunma içgüdüsüyle önce dışlamış, sonra ilişkilerini geliştirmiştir. Ama ne kadar yakınlaşırsa yakınlaşsın onun sonradan geldiğini asla unutmamıştır. Sözgelimi, köylerimizde aileler arasında bir mesele çıktığında "zaten dedesi filan yerden gelme değil mi" diye belki de yüzlerce yıl önce gelip yerleşmiş te olsa sonradan gelme ailelerin dışlandığına çok şahit olmuşuzdur.

Başka bir olay ise Kürtlerin geleneksel olarak Afşarlara duydukları yakınlıktır. Kürtler arasında yaygın bir inanışa göre Kürt ile Afşar emmi-oğludur. Vaktiyle Horasan'dan gelen üç kardeşin birinden Kürtler, diğerinden de Afşarlar türemiştir. Bu anlatımın büyük oranda Türk kültür izleri taşıdığını söylemeye gerek yok. Bir kere Horasan'dan gelme ifadesi Türklük kokmaktadır. Kürtlerle ilgili yapılan araştırmaların çoğunda yaşlı Kürtlerin "Biz Horasan'dan gelme Türk'ük" dediği kaydedilmiştir. Bundan rahatsız olan bazı yazarlar ise Horasan'ın Türk yurdu olmadığını ispatlamak için kaleme sarılmışlardır (Faik Bulut, Horasan Kimin Yurdu). Amaç Kürd'ü Türk'ten koparmak. Peki Afşar-Kürt yakınlığı nereden geliyor. Bir kere Kürtler arasında önemli miktarda Afşar asıllı obalar mevcuttur. Osmanlının uyguladığı iskan sırasında da bu iki topluluk çoğu zaman birlikte hareket etmiştir. Diğer taraftan Kürtlerle Afşarlar belli bir zaman bir arada yaşamışlardır. Özellikle Lek Kürtleri bu konuda önemlidir.

Lek Kürtleri, 200 yıl boyunca Recepli Avşarlarıyla beraber konup göçmüştür. Bu Kürtler, Recepli Avşarına bağlıydılar. Her iki topluluk arasında sıkı akrabalık ilişkisi kurulduğu da malumdur. Bazı Afşar köylerinde Lek asıllılara rastlanmaktadır. Burada şunu da belirtelim bu Kürtler eskiden beri Türkçe'den başka dil bilmezler. Halen Adana'nın Kozan ilçesine bağlı 5 Lek köyünden (Hacılar, Üçdut, Hamamlı, Aslanlı ve Gökçeyol. Bu köylerden Hacılar, tamamen Avşar'dır. Kayseri'nin Hacılar ilçesinin aslen bu köyden geldiği de söylenmektedir.) Hamamlı ve Aslanlı köyü Tomarza'nın Zelhin köyündeki Avşarlarla eskiden kurulmuş olan akrabalık ilişkisi nedeniyle yakın döneme kadar bağlarını koparmamıştır. [16] Lek obaları ise halis Türkmen boylarından oluşmuştur (Akbaş, Kırıntılı, Kızıl-Koyunlu ve Hacılar).

Afşarlar ile Lek Kürtleri arasındaki ilişki Anadolu ile sınırlı değil. 19. Yy ortalarında İran'da bulunduğu sıralarda buradaki Türk aşiretleri ile ilgili bilgiler toplayan Lady Shell, Fars bölgesi oymakları arasında Türk ve Leklerden oluşmuş Kaçar-Afşar adlı 100 Lek evinden müteşekkil bir oymaktan bahsetmiştir. [17]



SONUÇ:

Avşarlar ile Kürtler arasında bir yakınlık söz konusudur. Diğer taraftan bir çok Avşar obası da doğu illerimizde yerleşerek o bölgenin dokusunda yer almıştır.

Bu durum diğer Türkmen toplulukları içinde geçerli olup, günümüzde Kürtçe konuşan ama Türkmen olan bir çok aşiret ve oymaklar da mevcuttur. Yer adlarından ve şahıs adlarından da bunu anlamak mümkündür. Bu toplulukların kendilerini Türk ve Türkmen olarak tanımlamaları bölücülük ve yıkıcılık belasıyla yıllardır iç içe olan Türkiye için çok önemlidir. Kürt denilen bu toplulukların Türk ve Türkmen şuuruna varmaları oynanan oyunları bozma adına çok önemlidir.



* *Tarih öğretmeni , Avşar Türkmenleri Tarihi kitabı ( Kayseri 2004) yazarı

** **Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğr.Gör.



[1] Z. Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, Enderun, İstanbul 1981, s.206 Yabancılaşan Boy Ve Oymaklar Şunlardır : Senceri, Salgur, Ağaç-Eri, Bayat, Çur, Kücat, Halaç, Ilak, Avşar, Beydili, Yıva, Tilki, Uluğ-Çinler.

[2] Orhan Türkdoğan, "Kürtlerin Kimliği Ve Günümüz Siyasi Gelişmeleri", Doğu Ve Güneydoğu Anadolu Üzerine Araştırmalar I, Boğaziçi, İstanbul 1992, s.53

[3] Mehmet Eröz, "Kürt Adı Üzerine", Doğu Ve Güneydoğu Anadolu Üzerine Araştırmalar I, Boğaziçi, İstanbul 1992, s.83-4. Ziya Gökalp, Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler, Sosyal, İstanbul 1992, muhtelif sayfalar.

[4] Abdulhaluk Çay, "Türk Milli Bütünlüğü İçinde Doğu Anadolu Aşiretlerinin Sosyo-Ekonomik Ve Kültürel Yapıları Ve Bölücülük Meselesi", Doğu Ve Güneydoğu Anadolu Üzerine Araştırmalar III, Boğaziçi, Ankara 1992, s.23

[5] Köprülü, "Afşar", İA, s.29. Kırzıoğlu, Kürtlerin Türklüğü, s.102. Hilmi Göktürk, Kürtlerin Soy Kütüğü Ve Boy Tarihi, İstanbul 1978, s.141-9

[6] Abdulhaluk Çay, Her Yönüyle Kürt Dosyası, Turan Kültür Vakfı, İstanbul 1994, s.27-31

[7] Hüseyin Namık Orkun, Eski Türk Yazıtları III, TDK, İstanbul 1940, s.180

[8] Laszlo Rasonyı, Tarihte Türklük, TKAE, Ankara 1993, s.114, 121, 128. İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Boğaziçi Yay., İstanbul 1989, s.165-66

[9] Çay, Her Yönüyle Kürt Dosyası, s.266

[10] Kaşgarlı Mahmut, Divan-I Lügati't-Türk, (Besim Atalay),

[11] Çay, Her Yönüyle Kürt Dosyası, s.273-74. Kazakça'da Kalın Kar Yığını (Kürt) Ve Yeni Yağmış Kar (Kürtlük), Şorca'da Çığ (Kürt), Tarançılarda Yeni Yağmış Kar (Kürt), Çuvaşça'da Karların Dağda Oluşturduğu Saçak Şeklindeki Çıkıntı (Kürt), Uygurca'da Kar Denizi Veya Kar Çölü (Körtük), Tatarlar (Kört), Teleütler (Körtük), Soyonlar (Körtük), Kırgızlar (Körtük Ve Kürtkü) Ve Yakutlarda İse Kar Yığını (Kürçük) Anlamına Gelmektedir.

Bütün Bu Anlamıyla Kürt Adı Halen Anadolu'da Kullanılır. Niksar'da Diz Boyu Yağan Kar İçin "Yollar Çok Kürtüklü" Deyimi Kullanılır. Çocuklar Karları Yuvarlayarak Yaptıkları "Kürtük"lerle Oynarlar. Kars'ta Diz Boyu Veya Atın Batmayacağı Şekilde Sık Ve Sert Olan Kara "Kürtük" Denir. Yaz Aylarında Aniden Bulgur Kırması Büyüklüğünde Yağan Donmuş Kara Da "Kürt Yarması" Adı Verilir. Bilecik İli Söğüt İlçesi Küre Köyünde Kalın Kara "Kürt Atkını" Denir. Çorum İskilip'te De "Kürtük" Denir.

[12] İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s.218

[13] Abdulhaluk Çay, Her Yönüyle Kürt Dosyası, s.261-63

[14] Fahrettin Kırzıoğlu, "Kürtlerin Kökü Oğuzların Bogduz ile Becen Boyundandır", TK, Ankara 1963, s.34

[15] Çay, Her Yönüyle Kürt Dosyası, s.268-72. Cevdet Türkay, Osmanlı İmp'da Oymak, Aşiret Ve Cemaatler, Tercüman, İstanbul 1971, Muhtelif Sayfalar.

[16] Recepli Avşarından olan Kadirliler sülalesinin dedelerinden biri zamanında Aslanlı köyün

BİR KÜRT HALKI YOK MU?

Şimdiye kadar Kürt olduğu iddia edilen devlet ve milletlerin
TÜRK olduğunu belirtmeye çalıştık.
Bunların Kürtler ile, ancak TÜRK adı ile bağlantı kurulursa, bir
akrabalık bağı olabileceğini gösterdik.
Kürtlerin tamamen TÜRKLER'den kopuk olarak bir millet olarak
ANADOLU'da, İran'da ve Mezopotamya'da varlık göstermelerinin söz konusu
olamıyacağını ortaya koyduk.
KASSİTLER'in, KARDULAR'ın, adlarını zorlayarak, bunları "kürt" adına
bağlamaya çalışarak, tarih içinde Anadolu civarında "kürt" devleti
yaratmak mümkün değildir.

Bir defa şu hususu önemle belirtelim: Etnik kimlik dönemlere bağlıdır, ve
değişkendir. İtalyan biri kalkar, gider, Amerika'ya yerleşir, çocukları,
torunları Amerikalı olur!.. Eskiden OSMANLILAR'ın toprağı
olan AVRUPA, AFRİKA, ARABİSTAN, ve BABÜRLÜLER'in toprağı olan
HİNDİSTAN ve PAKİSTAN'da pek çok TÜRK
kimliğini kaybetmiş, Araplaşmış veya Pakistanlı olup çıkmıştır. Bu,
gayet tabii bir seyirdir.

İkincisi, geçmişteki pek çok millet yok olmuştur. SÜMERLER, FRİGLER,
HUNLAR, ETRÜSKLER artık yoktur. O soylardan gelenler bugün başka adlar
ile yaşamaktadır. Bu da son derece tabiidir.

Kürt ayırımcıların kendilerine bir soy ağacı çıkarmaya çalışmaları,
ve bu soy ağacı sayesinde bir tarih edinmeye uğraşmaları beyhude bir
çabadır. Çünkü o sahiplendikleri halklardan bugüne yansıtabildikleri
hiç bir özellikleri yoktur!.. Bugüne intikal eden ve Kürtler'in kendileine ait
sayabilecekleri hiç bir kalıntı, yazıt, belge, eser yoktur!..

Aslında bu "soy kütüğü ve tarih uydurma" olayını başlatan da Kürtler
değildir. Ruslar 1856 Paris Anltlaşması ile Boğazlar'dan Akdeniz'e inme
umudunu kaybedince, KAFKASLAR'dan Basra Körfezi'ne inmeyi planlamışlar,
yol üzerindeki Ermeni ve Kürtler'i kışkırtarak kendilerine yol
açmaya çalışmışlardır.

Bu amaçla 1860 yılında Sen Petersburg Üniversitesi'nde bir
Kürdoloji Bölümü kurdular... Jaba, B. Nikitine, V. Minorsky gibi
kişileri de Urmiye, Erzurum gibi şehirlere "konsolos" diye gönderdiler.
Bu kişiler yaptıkları araştırmalarla sonradan "kürdoloji uzmanı" olup
çıktı. Bütün Kürtçülük-Bölücülük faaliyeti de bunların çalışmalarına
dayandırıldı!

General Maslofsky "Umumî Harpte Kafkas Cephesi" adlı eserinde,
gerçek emeli şöyle açıklar:

"Ruslar'ın bu uğurdaki gerçek niyet ve ülküleri; Fırat boylarında
Rus Kazakları ve Mujikleri'ni yerleştirmek, yani buraları da Kırım
ülkesi, Kuban boyları ve Karadeniz'in doğusu gibi Ruslaştırarak
İskenderun ve Basra Körfezi'ne inmekti."

Ruslar'ın "sıcak denizler" emeliyle başlattığı,
hemen arkasından Batılı devletlerin katıldığı Kürtçülük araştırmalarından önce bir tek kitap
vardır ki, ŞEREFNÂME diye bilinir. 1576 yılında yazılmış olan ŞEREFNÂME'de Kürtler'in ortaya çıkışıyla ilgili rivayetlere yer verilmiştir.

Bu kitabın adı, yazarı ŞEREF HAN'dan gelir, "Şeref'in Yazdıkları" anlamına gelir, yoksa "Kürtler'in şerefli bir millet olduğu" iddiasıyla yazılmamıştır.
Şeref Han, rivayetleri şöyle sıralar:

Kürtler OĞUZ HAN soyundan olup, İSLAM'dan önce onlara tâbi
idiler.
OĞUZLAR, İSLÂM dinine girmek için BOĞDUZ diye Kürt kökenli
bir elçi gönderirler. Çok çirkin biri olan elçiyi Peygamber
(herhalde saygısızlığından dolayı) lânetler, ve soyunun dağılmasını
söyler. Kürtler bu dağılmanın sonucu darmadığınık bir toplum olarak
ortaya çıkar... (Aslında BOĞDÜZ bir OĞUZ boyudur.)
Kürtler BOKTH ve BECEN isimli iki kardeşten türemişlerdir...
(Aslına en yakın rivayetlerden biri budur. Çünkü BOKTH (BOĞDÜZ) ve
BECEN (BEÇENE, PEÇENEK) iki OĞUZ boyudur.)

Kürtler Hz. SÜLEYMAN'ın emrindeki cinlerin kovulmuş ve
üzerlerinden perde kaldırılmış olan (bedenlenmelerine izin verilmiş)
boyundan gelmedir. Dağların cinidirler.

Zalim kral DEHHAK'ın omuzundaki yılan başlı çıbanlara
Şeytan'ın tavsiyesi üzerine her gün iki gencin beyni sürülüyordu.
Bu vahşete dayanamayan celladın her gün bu gençlerden birini
serbest bırakması, bunların dağlara kaçıp çoğalması ile Kürtler
oluşmuştur... (Bu da ŞEHNÂME'deki rivayettir.)

Kürtler, MİLAN ve ZİLAN adlı iki kabileden türemişlerdir.
MİLANLAR Arabistan'dan, ZİLANLAR Doğu'dan (ASYA'dan) gelmiştir...
(Bu rivayet te, en azından Kürtler'in bir kolunun TÜRK kökenli
olduğunu ortaya koymaktadır. Kürt kökenli Dr. Rışvanoğlu, daha
da ileri giderek "bugünkü MİLAN ve ZİLAN aşiretlerinin Kürt
sayılması"na itiraz eder!..)

Kürtler Arapça konuşurlar. Öyleyse asılları Arap'tır... (Bu
rivayet te herhalde, Hz. Ömer'in oğlu Abdullah'ın "Kürtler,
Farslar'ın bedevî Arapları'dır," tarifine dayanmaktadır. O cümlede
kastedilen husus Kürtler'in "bedevî Araplar gibi göçebe" oluşudur...
Eğer dil açısından gidilirse, Kürtler'in Fars asıllı olduğunu
iddia etmek daha akla yatkın düşer.)

Bunları biz söylemiyoruz!.. Kürt bölücüler için kaynak kitap Şerefnâme söylüyor!

TÜRK ordusunda yüzbaşı iken 1925 Şeyh Sait isyanında ihanet ederek
birliğindeki Kürt kökenlilerle birlikte karşı tarafa geçen, daha sonra
Ağrı isyanına katılan, kendinden menkul rütbesiyle General İhsan Nuri,
"Kürtler'in Kökeni" adlı kitabında MEDLER'i "kürt" yapar, sonra da
şöyle der:

"Bu büyük milletin nasıl olup ta tarih sahnesinden kaybolduğu,
adının unutulmaya terkedildiği, Şehnâme'de bile adının geçmeyişi
ilginçtir. Bugün Med diye bir aşiret te iyoktur. Acaba Medler'in
adlarını yitirmeleri, daha sonra Medistan merkezinde Kürtler'in ortaya
çıkması nasıl olmuştur?"

İhsan Nuri de Batılı ve Rus araştırmacılar gibi illâ da Kürtler'i
bir Zagros kavmine bağlamaya çalışır!.. Aynı şekilde Cemşid Bender takma
adlı kişi, hiç bir
mesnedi, delili olmayan iddialarla Kürtler'i M.Ö. 5000 yıllarına
götürür, atı onlara ehlileştirir, yazıyı onlara buldurtur, şarabı
onlara icadettirir, ilk rasathaneyi onlara kurdurtur, asfaltı,
tekerleği bile onlara icat ettirir!.. Ve tabii bizlere de İhsan
Nuri gibi "Öyleyse nereye gitti bu büyük medeni (!) millet???" sorusunu sordurtur!..

Halbuki eğer TÜRKLER ile bağlantı kurulsa, bütün bu iddilar bir
anlam kazanır. Çünkü 9000 yıl boyunca SÜMERLER, SAKALAR, HUNLAR,
KIPÇAKLAR, HAZARLAR, KUMANLAR, UZLAR, PEÇENEKLER, GURLAR, OĞUZLAR,
AKKOYUNLULAR, KARAKOYUNLULAR, SELÇUKLULAR, OSMANLILAR bu bölgede
varlık göstermiş ve hep izlerini bırakmışlardır. SÜMER harflerinin
benzerleri ORTA ASYA'da, VAN MAĞARA RESİMLERİ'nin aynısı yine
ORTAASYA'da bulunmuştur. TOURKİ, TURUKKU adları kil tabletlere
kazınmıştır. Romalı yazarlar POMPAİUS MELA, PİLİNİUS, ATTALİATE
Kürtler'den hiç bahsetmezken, M.S. 1. yüzyılda TÜRKLER'in ANADOLU'daki
varlığını kayda geçirmişlerdir. 14. Asırdaki Batılı seyyahlar, elçiler
DOĞU ANADOLU'yu TURKOMANIA olarak tanımlamışlardır. Bunlardan biri de
MARCO POLO'dur. Ama Kürtler'den söz eden yoktur. Demek ki bölgedeki
varlıkları önemsizdir. 17. vöe 18. yüzyılda yayınlanan coğrafya
kitaplarında dahi bölge TURKOMANIA diye geçer!.. Kürdistan lâfını kullanan
Batılı yoktur. Bölgeyi gezen Evliya Çelebi, "Buradaki TÜRKMEN
aşiretlerini saysak, bir kitap olur," der!...

Kürtler'in TÜRKLER'den ayrı bir ırktan geldiğini
kanıtlamak için fizyonomik çalışmalar da yapılır.

Batılı bilim adamlarının tesbitine göre, Doğu Kürtleri'nin hemen hepsi İranlılar'la tam bir benzerlik taşıyan esmer, ve son
derece BRAKİSEFAL tiplerdir... Batı Kürtleri ise büyük oranda sarışın ve DELİKOSEFAL'dir.

Batılılar, esmer ve BRAKİSEFAL olanları TÜRKLER, ERMENİLER ve İRANLILAR ile karışmalarına
bağlar. Çünkü Batılılar GERMEN ırkının DELİKOSEFAL olduğunu ve KUZEY AVRUPA'dan geldiğine inanırlar. Bütün üstün ırk beyazları bu gruba bağlamaya çalışırlar. Tabii bu arada TÜRKLER'den koparmak istedikleri Kürtler'i de sanki bu gruptanmış gibi göstermeye çalışırlar.
Ancak mavi göz ve sarı saçın ve DELİKOSEFAL kişilerin "İngilizler'den ayırt edilemediği"ni söylerler! Ama bunların Kuzey Avrupa dışında nasıl
bulunduğunu açıklayamazlar!..

Ancak Dr. Hamy, Aşağı Mezopotamya'daki Ur Kralı Nina'nın bir heykeldeki profili ile, Yukarı Mezopotamyalı bir Buruki Kürdü'nün profili karşılaştırmış, ve aynı olduğunu göstermiştir. Nikitine bundan dolayı Kürtler'in Sami ırkına benzediği görüşünü de kaydeder. Halbuki Ur kralı'nın Sümer kökenli olduğu düşünülürse, TÜRKLER ile bağlantı daha kolay kurulur.

A. Başmakov, DELİKOSEFAL olmayı KİMMERLER'e bağlar, ancak KİMMERLER 8. yüzyılda SİBİR-KAFKAS'tan gelip Güney Anadolu'yu işgal etmiş bir halktır. TÜRK oldukları konusunda Prof. Aydın Taner'ini bir çalışması vardır.

Mark Sykes'in belirtiği Millî Kürtleri'nin Arap tipi, Gırdi Kürtleri'nin Merkzi tipi, Şamdinan Kürtleri'nin Nesteri ve Hakkâri tipi gözönünde bulundurulunca; ve buna Lynch'in "Armenia II" adlı eserinde Kuzey Kürtleri için verdiği TÜRKMEN tipi eklenince, bölge halklarından farklı, özel bir "Kürt" tipi olmadığı anlaşılır!.. Zaten Nikitine de "Kürt
tipi için ortak bir formül bulma düşüncesinin HAYAL olduğu" değerlendirmesine tamamen katılır!

Kürtler'in "karışmış" dillerinden başka TÜRKLER'den bir tek farkı vardır, o da MEZHEP'tir!..

Kürt aşiretleri 645 yılından itibaren İSLÂM'ı kabul etmeye başlamışlardır ki, bu
TÜRKLER'in kitle halinde müslüman oldukları 900'lü yıllardan çok öncedir, ve Emevî
halifeler dönemindedir... Zorla, baskıyla müslüman edildikleri iddiası yalandır... Muhtemeldir
ki, Araplar bölgeye geldiklerinde, müslümanlara tanınan haklardan yararlanmak ve cizye (gayrımüslim vergisi) ödememek için kendileri İSLAM'ı kabullenmişlerdir.

İşte bu 100-300 yıllık fark, ve TÜRKLER'in Emevi değil de,
Abbasî halifeler döneminde müslüman olmaları; Kürtler'in Şafi,
TÜRKLER'in ise çoğunlukla Hanefi ve Alevî olmasını açıklar!..

Milât'tan önceki dönemlerdeki hiç bir devlet Kürt değil!.. Kürt
tipi TÜRK tipinden ayrı değil!.. Peki, geçmişte bir KÜRT halkı yok mu?..
VAR!..

Ama ANADOLU'da değil!... ALTAYLAR'ın ötesinde!... TÜRK DİYARINDA!..
Hem de günümüzden 1300 yıl önce!..


Yenisey'de Elegeş Suyu'nun sol kıyısındaki
bu anıt mezar da şu
kitâbe vardır:
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]"Kürt El-Kan Alp Urungu
altunlug keşigün bantım belde,
Elim dokuz kırk yaşım."

3.20 m. boyundaki taşın üzerindeki bu satırların
anlamı"Kürt halkının hanı Alp Urungu'yum....
Altınlı okluğumu
belime bağladım,
devletim oldu... 39 yaşında öldüm."

şeklindedir.... Elegeş Türkleri arasında böyle bir Kürt oymağı
olması, ve çok ötelerde Macarlar arasında başka bir Kürt oymağı
bulunması, Kürtlerin TURANÎ olduğunun en büyük delilidir!

ELEGEŞ anıtında geçen ALP URUNGU adı
GÖK-TÜRKLER'in Çin esaretinden kurtuluşunu
anlatan KÜRŞAT DESTANI'ndaki 40 kahramandan birinin adıdır. Aynı kişi midir, bilinmez.

Kürt kelimesi, Divan-ı Lugat-ıt TÜRK'te (1073) "kar yığını" dışında, "dallarından yay,
kamçı, değnek gibi nesneler yapılan kayın ağacı" olarak geçer. Ayrıca "sert ses" anlamında
"At arpayı kürt kürt yedi" cümlesini verir.

Biz KÜRT diye bir aşiretler topluluğunun olduğunu asla inkâr etmiyoruz!..

Bizim itirazımız, ANADOLU'daki çeşitli aşiret ve gruplardan olan bu insanların "kürt" adı altında birleştirilip, biz TÜRKLER'den koparılmak istenmesinedir... Bunu asla kabul etmeyiz!..
Yalnız hemen belirtelim ki, Elegeş Kitâbesi'ndeki KÜRT boyu ile, bugün ANADOLU'da yaşıyan "kürtler", aynı değildir!.. Kelime de aynı anlama gelmez!
Kürt kelimesinin açıklaması, en azgın Kürtçüler tarafından dahi yapılamamaktadır.... Çünkü Kırmanç, Zaza, Lur, ve Kalhur ağızlarında böyle bir terim yoktur!..
Halbuki TÜRKÇE'de KER, KÜR kelimelerinin çeşitli anlamları vardır, ve bu anlamlar Kürtler'e uymaktadır. Her iki kelime de GÜÇLÜ, KUVVETLİ, DAYANIKLI anlamlarına gelir. ORTAASYA'da bu anlamda kullanılmıştır.
Kelimenin türevleri de KAR'la ilgilidir. KALIN KAR TABAKASI anlamı, ANADOLU'nun DAĞLIK ve KARLI bölgelerinde yaşıyan bu sert mizaçlı
TÜRKLER'e çok uymuştur. (Bak: KÜRTÇE BİR
DİL Mİ?
[b])

Biz KÜRT diye bir aşiretler topluluğunun olduğunu asla inkâr
etmiyoruz!..

Bizim itirazımız, ANADOLU'daki çeşitli aşiret ve gruplardan olan
bu insanların "kürt" adı altında birleştirilip, biz TÜRKLER'den
koparılmak istenmesinedir... Bunu asla kabul etmeyiz!..

Yalnız hemen belirtelim ki, Elegeş Kitabesi'ndeki KÜRT oymağı ile
bugün ANADOLU'da yaşıyan "kürtler" aynı değildir!.. Kelime de aynı
anlama gelmez!

Kürt kelimesinin açıklaması, en azgın Kürtçüler tarafından dahi
yapılamamaktadır.... Çünkü Kırmanç, Zaza, Lur, ve Kalhur ağızlarında
böyle bir terim yoktur!..

Halbuki TÜRKÇE'de KER, KÜR kelimelerinin çeşitli anlamları vardır,
ve bu anlamlar KÜRTLER'e uymaktadır. GÜÇLÜ, KUVVETLİ, DAYANIKLI
anlamlarına gelir. ORTAASYA'da bu anlamda kullanılmıştır.

Kelimenin türevleri de KAR'la ilgilidir. KALIN KAR TABAKASI anlamı,
ANADOLU'nun DAĞLIK ve KARLI bölgelerinde yaşıyan bu sert mizaçlı
TÜRKLER'e çok uymuştur. Bak: KÜRTÇE BİR DİL Mİ?
900'lü yıllardan itibaren ANADOLU'da TÜRKLER ve ARAPLAR arasında
"kürt" kelimesi ORTAASYA'ki OYMAK ADI olarak değil; önce bu yukarda
verdiğimiz anlamlarda, sonra da DAĞ GÖÇEBELERİ anlamında kullanılmıştır...
Ve sadece Türkler için değil; Farslar'ın, Araplar'ın hatta Ermeniler'in,
Yahudiler'in oraya buraya dağılmış grupları için kullanılmıştır.
Bu yüzden "kürt" kelimesi, uzun yıllar hitap edilenlerce bir ad
olarak benimsenmemiştir.

Son yıllara kadar da bu insanlar kendileri için bu tabiri
kullanmazlardı!.. Kullananlara da için için kızarlardı. Çünkü "Kürt"
lâkabı, onlara başkalarının taktığı, anlamında bir derece küçümseme
ve hor görme ifadesi gizli olan bir ad idi... Onlar kendilerine
Kırmanç, Zaza, Dersimli demeyi veya aşiret adlarını kullanmayı tercih
ederlerdi.

Peki, o takdirde ORHUN kitabelerindeki KÜRT adı, ve MACAR boyları
arasındaki KÜRT oymağı neye işaret etmektedir?..

Türkler ur, uruk, ulus, soy, boy, oymak, oba kelimelerini değişik
büyüklükteki grupları ifade etmek için kullanırlar. URUK, ULUS'tan
küçük; BOY'dan büyüktür. Prof. Mehmet Eröz şöyle der:

"KÜRT uruğu'nun; Batı Hunları, Göktürkler, Çiğil Türkleri, Kuman
Türkleri ve Oğuz Türkleri ile aynı boylar arasında zikredilmesi mühim
bir noktadır."

Yani, ona göre ORTAASYA'daki Kürt uruğu oldukça büyüktür. Biz öyle
düşünmüyoruz, ORTAASYA'daki Kürtler'in bir oymak seviyesinde olduğuna,
yaşadıkları DAĞLIK ve KARLI bölgeden dolayı bu adı aldıklarına
inanıyoruz.

Ancak bu oymak, bölücülerin sahip çıkmaya çalıştığı KARDUKLAR
değildir!. KARDUKLAR, M.Ö. 7. Asırda Issıggöl çevresinden kalkıp
batıya göç eden SAKA (İSKİT) TÜRKLERİ'nin bir koludur! Ksenophone da
onları M.Ö. 400'lerde Doğu Anadolu dağlarında bulmuştur!.

SAKALAR doğudan ve Karadeniz'in üzerinden dolaşıp batıdan ANADOLU'ya
girmişler, bir kol da Hazar Denizi civarına yerleşmişti.

Daha iyi bir ifade ile, o dönemde Karadeniz ve Hazar birer TÜRK
gölü olmuştu.

Kimsenin üzerinde durmadığı bir husus vardır... Herkes HERODOT'un
(M.Ö.490-425) ANADOLU'da görülen İSKİTLER'den ve İSKİT-PERS
savaşlarından bahsettiğini bilir.... Ondan 50 yıl sonra yaşamış olan
KSENEFON ise, ONBİNLERİN RİCATİ adlı eserinde KARDUKLAR'ı anlatır!..

Titiz bir araştırmacı olan Herodot'un KARDUKLAR'dan söz etmemesinin
bir tek sebebi vardır: O tarihte KARDUKLAR yoktu!...

Çünkü o tarihte bölgeye yerleşenler İSKİT diye biliniyorlardı!..
Sonradan yaşadıkları bölgeye izafeten KARDUK adını almışlardır.


F. Kırzıoğlu'na göre SAKALAR yerleştikleri bölgelerde şu boylara
ayrılmışlardı:

- ALBANLAR : Darbent, Bakü ve Şirvan dolaylarında (şimdiki
Arnavutlar'ın atalarıdır,
sonradan Balkanlar'a göç etmişlerdir.
Arnavutluk'un adı İngilizce ALBANIA'dır.)

- SAKASINLAR : Karabağ, Gence dolaylarında

- GAGARLAR : Borçalı, Şamsol, Ahılkelek, Ahıska, Ardahan, Göle
dolaylarında

- TAVLAR : Olur, Oltu, Narman, Tortum, Yusufeli dolaylarında

- HESPERİTLER: İspir dolaylarında

- PASİANLAR : Bingöller, Arpaçay, Kars, Kağızman, Pasinler
dolaylarında

- PAKTUKLAR : Van Gölü'nün güneyi, Dicle'nin doğusu dolaylarında

- KARDUKLAR : Hakkâri, Zap Suyu dolaylarında

M.Ö.400'lere ait bu ikinci KARDUKLAR, M.Ö. 2000'lerde iki Sümer
eşiktaşında geçen KARDAKA (KARDU)'dan farklı bir TÜRK boyudur.
KARDAKA halkından "Su Taifesi" diye bahsedilmesine rağmen, Kürt
ülkesi olarak gösterilmiş, daha sonra KARDUK ile bağlantı kurulmaya
çalışılmıştır.

M.Ö. 401'de KSENEOPHONE'un sözünü ettiği DİCLE'nin sol tarafı
ile CUDİ DAĞI arasında yaşayan KARDULAR hemen "kürt" sayılmıştır.
KARDUK ÜLKESİ, M.S. 1.yüzyılda STRABON'un eserinde GORDUAİA diye,
M.S. 2. yüzyılda PTOLEMEUS'un eserinde GORDUAİA,
M.S. 4. yüzyılda
CASSİUS ve MARCELLİNUS'un eserlerinde KORDUEN diye geçer. Bazı
kaynaklar bu kelimeyi GORDYENE, GORDYA, GORTU, CORTUK, KORDUK,
GORTİK, GORTRİK şeklinde yazarlar.

Aslı SAKA olan bu topluluğun, nasıl bu kadar kısa bir sürede
ad alabildiği hususu akla gelirse, önümüzde tesbiti son derece kolay
bir tarihî hakikat olan ÖZBEK misali vardır.

ÖZBEKLER, sadece 500 yıllık bir millettir. TİMUR İMPARATORLUĞU'nun
dağılmasıyla (1400'ler) oluşan ALTUNORDU Devleti emirlerinden Emir
ÖZBEK'e bağlı olan halk, sonradan ÖZBEK diye bilinmiştir. Bu ad SELÇUKLU ve OSMANLI'dan farklı değildir. 1290'de "SELÇUKLU" sayılan Söğüt halkı, 1300'lerde OSMANLI diye bilinir olmuş; 1400'de bütün
dünya ANADOLU devletini bu adla tanımıştı.

CHAMOY, yukarıda sözünü ettiğimiz "Şerefnâme" tercümesine
yazdığı önsözde, "Kürdistan" diye adlandırılmak istenen bölgede
tarih boyunca şu grupları sayar:

- Ahameniler'e bağlı Ermeni Havkan (Hanedanı) devleti,

- Büyük İskender,

- Arsakiler (Ermeni diye bilinir),

- Antoniu ile Kleopatra'nın oğlu Aleksandros devleti,

- Kâh Partlar'a, kâh Romalılar'a tâbi olan Arsakiler,

- Ardeşir ve Şapur Sasanileri,

- İmparatoru Galerius'tan İmparator Jovanius'a kadar Bizanslılar,

- Tekrar Sasaniler,

- İmparator Theodosius,

- Sasaniler'e tâbi Arsakiler (Ermeni diye bilinir),

- Tekrar Bizanslılar,

- Araplar,

- Arap İslam Devleti'ne tâbi Ermeni Artzruni prensleri,

- Mervaniler,

- Ahlat, Diyarbakır ve Erzurum'da Şaharmenler sülâlesi,

- Ani'de Şeddadiler,

- 11. yüzyılda Bizans ve Selçuklular,

- 13. yüzyıllarda Moğollar,

- 15. yüzyılda Timur,

- Akkoyunlular,

- Karakoyunlular,

- 16. yüzyılda Osmanlılar
Bunlardan hiç biri "kürt devleti" değildir!..

Prof. Kırzıoğlu'na göre, Küçük Arsaklılar (Ermeni Arsakiler diye
de geçer) kralı 2. TİRİDAT HAN'ın (M.S. 287-325) kâtibi Romalı
AGATHANGELOS'un bir çok ARSAKLI beyliği gibi, KORDUK BEYLİĞİ'nin
de TORKOM, TORKOMON (TÜRKOMAN-TÜRKMEN-TÜRK) olduğunu yazar. (M.F.Kırzıoğlu, Her
Bakımdan TÜRK Olan Kürtler,
sf. 50-60)

Kırzıoğlu'nun bu ifadesine kaynak olarak gösterdiği KHORENLİ'ye göre AGATHANGELOS
ayrıca Ermeni dile bilinen "ARSAKLI ülkesinde Hıristiyanlığı yayan kişinin HORASAN
kökenli TÜRKMEN SUREN BAHLAV ailesinden ANAK BEG oğlu IŞIKSAÇAN ünvanlı AZİZ GREGUVAR
olduğunu, bu dini kral 2. TİRİDAT'ın 305 yılında kabul ettiğini, KORTUK BEYLİĞİ de dahil
olmak üzere bölgedeki 16 satraplığın kısa sürede Hıristiyan dinine geçtiğini" belirtir.

Bu bilgiler sadece KARDUK/KORTUK BEYLİĞİ'nin değil; ERMENİLER'in de aslen TÜRK olduğunu,
ama Hıristiyan TÜRK olduğunu, ARSAKLILAR'ın Hıristiyanlığı kabul etmiş bir TÜRK boyu
olduğunu gösterir!.. Zaten Ermeni vatandaşımız Levon Dabağyan da
eserlerinde aynı şeyleri söylemekte, "Ermeniler'in TÜRK olduğunu" belirtmektedir!

Ünlü araştırmacı DEGUİGNES, "Hunlar'ın, Moğollar'ın ve Tatarlar'ın Tarih-i Umumisi"
adlı eserinde şöyle demektedir:

- "Hakkında pek az malumat olan bu millet (TÜRKLER) el yevm, GURŞİSTAN vilâyetinin
dağlarla, yalçın kayalarla muhat bir vilâyeti olan KARDU EL kurbunda ÇAR namı altında
payidar olmaktadır."


GURŞİSTAN, guristan, yani GUR TÜRKLERİ'nin diyarıdır. Bir kolu KALAÇLAR, daha sonra
İRAN'da hüküm sürmüşlerdir. KARDU EL ise KARDU İLİ, yani KARDU
ÜLKESİ demektir. Böylece TÜRK ismi KARDU ve GUR ile birlikte
telâffuz edilmektedir. Divan-ı Lugat-ıt TÜRK'te KARDU kelimesinin
karşılığı "zemheri sırasında suda yüzen fındık büyüklüğünde buz
parçaları" diye geçer, gene KAR'la alâkalıdır. Kaldı ki, ORTA
ASYA'da TİYENŞAN dağlarının güneyinde HAMİ TATARLARI'nın yaşadığı KARDUK köyü vardır. HORASAN TÜRKİSTANI'nda ÖZBEKLER'in KONGURAT boyunun 5 oymaklı KANCAKALI kolunun bir tiresinin adı KURTUK'tur!.

Kürtler ancak TÜRKLER'le bütünleşirse, GURLAR'a ve KARDUKLAR'a sahip çıkabilirler!

Yani KARDUKLAR'a sahip çıkıyorsanız, KARDUKLAR SAKA boyundandır, TÜRK'tür, o zaman TÜRK olduğunu kabul etmek gerekir!.. Yook, "Ben KARDUK soyundanım, ama TÜRK değilim," diyorsanız, o zaman tutarsızsınız, ne KARDUK'sunuz, ne de bir tarihiniz vardır!.

"ANADOLU'ya 1071'de geldiniz, biz binlerce yıldır buradaydık"
diyerek topraklarımıza sahiplenmeye kalkan bölücü hainler bilmiyorlar
ki, asıl biz binlerce yıl önceden beri bu topraklarda varız!..
Kendileri sanki gökten zembille indiler!.. TÜRKLER ile bağlantı
kurmayanların nereden geldikleri, kimin soyu oldukları belli değil!..
Bir tek dikili taşları yok!.. Ama bizim SÜMER, ELÂM,
SAKA (İSKİT), KİMMER, OĞUZ olarak hem adımız, hem eserlerimiz var.

Meselâ:

- SAKALAR'ın bir kolu olduğunu belirttiğimiz KARDULAR (M.Ö. 400'ler), Diyarbakır-Çermik'te KARDU köyü, Adıyaman merkezde ve Mardin-Savur'da KARDI köyleri ile,

- SAKALAR'ın varlığı (M.Ö. 600'ler) Siirt-Beytüşşebab'ta ve Van-Ahlat'ta SAKA ve
SAK köyleri ile,

- HUNLAR'ın varlığı (M.S. 200'ler) Erzincan-Lardusu'da,
Elâzığ-Palu'da, Bingöl-Gölhan'daki HUN köyleri, Muş merkezdeki
HUNAN, Artvin-Yusufeli'ndeki HUN-GİMEK köyü ile,
- AVRUPA HUNLARI'na bağlı AĞAÇERİLER'in varlığı (M.S. 466)
Tunceli-Malazgirt'teki HAÇERİ, HAÇERİ SÜFLA, HAÇERİ ÜLYA köyleri
ile,
KIPÇAK, KUMAN, KİMEK TÜRKLERİ'nin varlığı Diyarbakır-Silvan'da
GOMAN-TAHTANİ köyü, Elâzığ-Malazgirt'te KOMAN köyü, Tokat merkezde
KUMAN köyü, Malazgirt-Pötürge, Erzincan-Kığı'da KİMEK ve
Sivas-Hafik'teki KIPÇAK köyleri ile belgelenmiştir.

7. Yüzyılda yaşamış olan Ermeni tarihçi MOISEY, ünlü eseri "Ağvan Tarihi"nde Doğu Anadolu halkının TÜRK olduğunu şöyle ifade eder:
- "Bu topluluklar uzun saçlı, zehirli ok atan kimseler olup,
taştan koç ve at heykelleri yontmakta çok usta idiler. En büyük
ilahlarına
KHAN-TENGRİ derler."

ORTAASYA'da da çok yaygın olan bu tarz KOÇ ve AT heykelleri TÜRKLER'in TAMĞA'sıdır, mührü her yere vurmuşlardır! BİNGÖL, TUNCELİ, VAN, BİTLİS, ELÂZIĞ, ERZİNCAN, DİYARBAKIR, ARDAHAN, IĞDIR, KARS, MALATYA gibi illerde de görülür!

Abbasiler, 700'lerden sonra güneyden başlayıp Malatya, Adıyaman,
Erzurum'a kadar SUGUR (Uç Beyliği) kurmuş, buralara yoğun TÜRK nüfus
yerleştirmişlerdir. Gelen TÜRK komutanların adları da bellidir.
NUSAYRİLER işte bu dönemde ortaya çıkmış, Şii bir mezhebin mensuplarıdır. Bizanslılar da buna karşılık bölgeye BALKANLAR'dan getirdikleri bir kısmı
hıristiyanlaşmış UZ, KUMAN, PEÇENEK, BULGAR TÜRKLERİ'ni yerleştirmişlerdir. MALAZGİRT
Savaşı'nda bu TÜRKLER, karşıda soydaşlarının sancaklarını görünce ALPARSLAN'ın safına
geçmişler, zafer kazanılmasını kolaylaştırmışlardır.

HUNLAR, Suriye-Irak bulunan DURA-EVROPOS yazıtları ile de belirlendiği gibi, bölgeye KAPGAN, TOPÇAK, TARKAN BEG, KUBAT, KURTAK, BASIK isimli komutanlarla M.S. 3. yüzyıldan itibaren ANADOLU'ya bir çok kere girip çıkmışlar, AZERBEYCAN'dan KUDÜS'e kadar
uzanmışlardır.

Bizans Kayzeri Konstantin PROIFIREGENETOS, 950 yılında yazdığı "Devlet İdaresi" isimli
kitapta Karadeniz'in Kuzey Batısı'nda misyonerlik yapan Ortodoks papazların raporlarına
dayanarak, oradaki "7 boyun hepsinin TÜRK, ve bu boylar içinde en güçlülerden birinin de
KÜRT isimli boy olduğunu" belirtir. "Kürdistan" nere, Romanya nere?.. Kendini TÜRK
saymayan Kürtler oraya gitmediğine göre, bu boy TÜRK'tür, ve TÜRKLER, Romanya'ya gittiği
gibi Güneydoğu'ya da SAKA, UZ, PEÇENEK, KUMAN olarak gelmiştir!

Dr. Mahmud Rişvanoğlu, Prof. Bahattin Ögel, Prof. H.D. Yıldız, Prof. Mehmet Eröz, Prof. B. Kodaman, Prof Abdülhaluk Çay, Prof. T. Gülensoy, Mehmet Şerif Fırat, Edip Yavuz, N. Sevgen, Şükrü Seferoğlu, Ord. Prof. H. Velidi Togan, Prof. Aydın Taner, Hayri Başbuğ KÜRTLER'in TÜRK olduğunu belirtirler... Prof. M.F. Kırzıoğlu,

- "Yukarı Yenisey'den Orta-Tuna yöresindeki Macaristan'a kadar TÜRK-OĞUZ bölgeleri ile atlı göçebe TÜRK urukları arasında KÜRT ve KÜRDAK adını taşıyan, anadili TÜRKÇE topluluklar yaşayagelmiştir."

- "Bunun gibi, TÜRKELİ (TÜRKİSTAN) ülkesini ikiye ayıran TANRI DAĞLARI'ndan (TİYENŞAN) FIRAT'a değin bölgelerdeki İran'a komşu bulunan KÜRT adlı kavimler de, tarihte tanındıkları çağlardan beri BAKALI (İSKİT) OĞUZ, TÜRKMEN soyundan ve onların kalıntılarıdır," der.

HİVE Hanı EBULGAZİ BAHADIR HAN, 1661'de yazdığı "Şecere-i Terâkime" (TÜRKLER'in Soy
Kütüğü) adlı eserinde bir TÜRK oymağı olarak Kürtler'i anmıştır... Bu Kürtler, HAZAR
DENİZİ'nin doğusunda ULU BALKAN ve KİÇİ BALKAN bölgesinde yaşayan ENSARÎ TÜRKMENLERİ'dir.
EBULGAZİ HAN, "KHİZİR ELİ oymakları içinde bir boya Kürtler derler. Anlar, KIZIL ÇURA'NUNG neslinden tururlar," diye yazar.

GUNNAR CANNING, ki AFGANİSTAN araştırmalarıyla meşhurdur, TÜRKİYE'de "kürt" olarak bilinen MUKRİLER'i TUMONOVİÇ'e dayanarak GÖKMEN TÜRKMELERİ'nden sayar!

Ord. Prof. Z.V. TOGAN, "AFGANİSTAN'ın kuzeyinde bir zamanlar KARLUK Devleti bulunduğu, bugünde KARLUKLAR'ın yaşadığı bölgede KEND-İ KÜRT diye bir köy olduğu"nu yazar... (M.F.Kırzıoğlu, Dağıstan, Aras Dicle... Türk Boylarından Kürtler, sf. Cool KARLUK kelimesi de KARLI bölgelerde yaşayan TÜRKLER'in boyudur, tıpkı KÜRT-KÜRTÜK kelimesi gibi KAR ile alâkalıdır.

OĞUZ HAN DESTANI'nda OLCAY HAN'ın kışlağının adı KÜRT TAG'dır. ASYA'da TÜRK hakanlarının bir çok kışlak, hatta yaylak adıda "Kürt" adı taşır. (Ord. Prof. Dr. Z.V. Togan, Reşiüddin Oğuznâmesi, sf. 17)

Hem AZERBEYCAN'da, hem de MACARİSTAN'da yaşayan ve "kürt" olarak
bilinen SENEKLİ (MAC SENEL) isimli oymağın aslı BAŞKURT TÜRKÜ'dür.
(Prof. Zeki Velidi Togan, Hatıralar, 1969, sf. 7) Bizce ORTAASYA'da
BAŞKIRDISTAN özerk bir cumhuriyeti olan BAŞKIRT-BAŞKURT TÜRKLERİ'nin
mutlaka Kürt oymağı ile alâkası vardır, ve büyük ihtimalle BAŞKÜRT
(Kürtler'in önde geleni) kelimesinin değişmiş halidir.

DOĞU TÜRKİSTAN-KAŞGAR'dan gelerek ERZURUM, MUŞ, BİTLİS VAN dolaylarına yerleşen buralara DURU BERAN adını veren TÜRK asıllı MAMIK ve KONAK kardeşlerin aşireti olan MAMIKONLULAR, ŞEREFNÂME'de "Kürt" olarak geçer. Halbuki Ermenice metinlerde MAKUKONYAN
olarak belirtilen bu aşirete, TURKOM (TÜRK) denilmektedir. (Prof. Dr. M. Fahrettin
Kırzıoğlu, Her Bakımdan TÜRK olan Kürtler, sf.59)

MACARİSTAN ve SLOVAKYA arasındaki bir ovanın adı KÜRTOS (KÜRT ÖZÜ)'dür... SLOVAKYA'nın Batasay Yarmat şehri kuzeyinde bir kent adı NAY-KÜRTOS ve bir derenin adı KÜRTOS'tur... MACARİSTAN'ın ROMANYA'da kalan parçasında KURTYA 8KÜRT YURDU) diye bir kasaba vardır. (Dr. Mahmut Rişvanoğlu, Doğu Aşiretleri ve Emperyalizm, sf. 30) ... Bizim Kürtler
MACARİSTAN'a, SLOVAKYA'ya, ROMANYA'ya sefer düzenlemediklerine göre; oraya giden de,
GÜNEYDOĞU'ya gelen de TÜRK boylarıdır!

MACARİSTAN-BUDAPEŞTE yakınında bir kasabanın adı KÜRT'tür... SLOVAKYA'nın TUNA'ya karışan GRAN ÇAYI adını GURAN'dan almıştır. Çünkü bu çayın karşısındaki kasabanın adı GÜR KÜRTOS'tur!.. (Rişvanoğlu, aynı eser, sf. 30-31)

[b][b][b][b][b][b]Macar âlimleri eski MACAR kabilelerinden
[/b][/b][/b][/b][/b]KÜRT-GYAR-MAT kabilesinin adını, ELEGEŞ Kitâbesi'ndeki KÜRT kabile adıyla birleştirirler, Zaten bugünkü Macaristan'da 30 kadar "Kürt" köyü mevcuttur

ÇEK PRAG Üniversitesi profesörü Dr. Yusuf Blavkoviç, "(Eski) ÇEKOSLOVAKYA'daki 10 köyün isminin KERT-KÜRT olduğunu, bunların MACARİSTAN'a yerleşmiş TÜRK asıllı bir boydan geldiğini, kelimenin de KAR ÇIĞI anlamında olduğunu" söyler. (Rişvanoğlu,
aynı eser, sf. 11)

Öte yandan GÖKTÜRK diye bilinen TÜRK Devleti'nin temelini
ON-OK, yani ON BOY diye bilinen TÜRKLER teşkil ederdi. M.S. 630'da GÖKTÜRKLER
Çinliler'e mağlup olunca, TÜRKLER başsız kaldı. Bir süre sonra doğudaki 5 boy SARI TÜRGEŞ
Devleti'ni kurdu. Batıdaki 5 boy ise KARA TÜRGEŞ Devletini oluşturdu.

Ancak ilki 716'da, ikincisi 756 yılında yıkıldı. Böylece bu ON-OK'a mensup
TÜRKLER kimi batıya, kimi güneye göçe koyuldu. UZLAR(OĞUZ) ve PEÇENEKLER böylece
ortaya çıktı. ERGENEKON DESTANI, OĞUZ HAN EFSANESİ bu dönemle ilgili sayıldı.
[/b][/b][/b][/b][/b][/b][b][b][b][b][b][b]Bizce her iki olay da çok daha eskidir. OĞUZ HAN, M.Ö. 600 yıllarında
aranmalıdır. Ancak 24 boya ayrılan ve bütün bölgeye yayılan OĞUZ soyu ve adı,
BİLHASSA GÖKTÜRKLER'den sonra duyulmuştur.

Macar âlimleri eski MACAR kabilelerinden KÜRT-GYAR-MAT kabilesinin
adını, ELEGEŞ Kitâbesi'ndeki KÜRT kabile adıyla birleştirirler, Zaten
bugünkü Macaristan'da 30 kadar "Kürt" köyü mevcuttur

Yine MACAR Türkolog Rasonyi, KUMAN TÜRKLERİ arasında KURMAN isimli
bir kabilenin bulunduğunu söyler ki, KURMANÇ adının buradan gelmiş
olması büyük ihtimaldir.

Bugün Urfa bölgesinde "Badıllı" adıyla anılan ve Türkçe, Farsça,
Arapça karışığı bir dil konuşan, kendilerine "Kürt" diye bir
kavmiyet izafe eden aşiretler, Kanunî devrinde Oğuz boylarına
mensuptular ve 40 oymaklık BEYDİLİ aşiretini teşkil ediyorlardı.
Bu kırk oymaktan biri, 204 nüfuslu "Kürtler" oymağı idi.

Öyleyse, artık ANADOLU'da 7. asırdan itibaren görülen KÜRT
grupların menşeini tesbit edebiliriz.

ANADOLU'DAKİ BÜTÜN GERÇEK KÜRTLER BOKHT(AN) ile BECENE diye bilinen
OĞUZLAR'ın ÜÇ-OK kolundan, GÖKHAN ve DENİZHAN adlı İKİ KARDEŞ'ten
türemişlerdir!..
BOKHT, OĞUZ BOYU listesinde BOĞD-UZ veya BÜGDÜZ olarak geçer.
BEÇENE (BEÇEN-BEÇENEVİ) de yukarda sözünü ettiğimiz PEÇENEK
TÜRKLERİ'nden başkası değildir!.. GÜNEYDOĞU ANADOLU'daki yer ve
aşiret adlarında bu özelliği görmek mümkündür.

BOHTAN suyu ve bölgesi de adını Kürtçe'den değil, BOKHT(AN) OĞUZ
BOYU'ndan almıştır.

OĞUZLAR'ın, İslam dinini araştırmak üzere Hz. MUHAMMED'e gönderdikleri
elçinin adı BOĞDUZ-AMAN idi. (610-632 arasında) Bu kişi OĞUZLAR'ın ÜÇ-OK
kolundan DENGİZ-KHAN'ın 4 oğlundan BOĞD-UZ'un İLBEYİ olduğu KURMANÇLAR'ın
AMANUAN sülâlesi temsilcisi idi!.. Kürt adının İSLAM belgelerinde 7. asırdan
sonra görülmesi bu yüzdendir. (M.F. Kırzıoğlu, Her Bakımdan TÜRK olan KÜRTLER,
l. Bölüm, sf. 60)

KURMANÇLAR ise AVRUPA'ya da yayılmış olan, ve BİZANS tarafından
getirilip DOĞU ANADOLU'ya yerleştirilen HIRİSTİYAN KUMAN TÜRKLERİ
soyundandır.

Ancak şunu kabul etmeli ki, ORHUN kitabelerinde adı geçen Kürt
oymağının ANADOLU'ya intikal eden bir kısmı var ise, ancak
küçük bir gnup idi.
9. Asırdan sonra kafileler halinde gelen TÜRKMENLER ile
kıyaslanamıyacak kadar az sayıda idiler.
Diğer aşiretler arasında eriyip gitmişlerdir.

BOĞDÜZ, BEÇENE ve KUMAN kolundan gelen, aslı Bizans döneminde
hıristiyanlaşmış UZ,
PEÇENEK ve KUMAN TÜRKLERİ olan gruplar ise, yaşadıkları DAĞLIK ve
KARLI bölgeler dolayısıyla TÜRKÇE bir kelime olan "KÜRT" adıyla
anılmaya başlamışlardır. Tekrar hatırlatalım: Geçenlerde (2001,
Mart) STV televizyonunda konuşan ve ülkesini tanıtan Afganistan
Büyükelçisi gösterilen filimdeki bir halıyı "KÜRDÎ" diye adlandırdı...
Kendisine, "Niye bu halının adı KÜRDÎ?" diye sorulunca, ne cevap
verdi, biliyor musunuz?..

- "Çünkü bu tür halılar Afganistan'daki DAĞLI BİR KABİLE
tarafından dokunur."

Demek ki, sadece ANADOLU'da ve ALTAYLAR'da değil; AFGANİSTAN'da
bile DAĞLI kabilelere "kürt" deniyor!..

ANADOLU'daki bu DAĞLI gruplar, 700'lerden 1500'lere
kadar hiç önemsenmedikleri gibi, 1520'de de sayıları ve siyasî
etkileri ile değil; sadece DAĞLIK coğrafyanın yarattığı engel
ile Yavuz Sultan Selim'den bazı haklar elde etmişlerdir... Bunlara
sonra BAYAT, KARAKEÇİLİ, AKKEÇİLİ gibi diğer OĞUZ soyundan
TÜRKMENLER katılmış, daha sonra bunlar Fars ve Arap etkisiyle
birbirinden kopuk bugünkü Kürt aşiretleri haline gelmiştir.

Bunların içinde en enteresanı KOÇGİRİ aşiretidir!.. Kürt
olarak bilinen bu aşiretin adı, aslında KOÇLU demektir,
ORTAASYA'daki TÜRKLER, bizim KOÇ dediğimiz hayvana KOÇGIR derler!.
KOÇGIRÎ de tıpkı AKKOYUNLU, KARAKOYUNLU gibi KOÇLU aşireti olur!..
Koca bir TÜRKMEN aşireti zamanla böyle "kürt" olup çıkmıştır!..

Yani Anadolu'daki ŞİMDİNİN KÜRTLERİ İLE GEÇMİŞİN KÜRT HALKI
AYNI DEĞİLDİR!..

Aynı şekilde Asya'da kalan ve Macarlar ile birlikte Avrupa'ya
göçen KÜRT grupları da ana kütle içinde pek bir varlık gösteremişler,
OYMAK düzeyinde kalmışlar, hatta OBA seviyesine inmişlerdir.

ZAZALAR diye bilinen grup, tamamen ayrı bir TÜRK boyu'ndan gelmektedir...
İlerde ZAZALAR dan söz edeceğiz.

Ayrıca bilhassa Yavuz Sultan Selim zamanında, yani 1500'lerde Batı
Anadolu'dan Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya göç ettirilip yerleştirilen TÜRKMEN
aşiretler vardır ki, bunlar DAĞLAR'da GÖÇEBELİK ettiği için zamanla KÜRT diye
anılır olmuştur.

Hepsi zaman içinde Araplar, Farslar, Ermeniler, Süryaniler ve diğer Türk
boyları ile karışarak, ve yüzlerce yıl hepsinin birbirinin üstüne yığılmasıyla
oluşmuş, gayrımütecanis bir güruhtur.

KÜRT adı artık bir TÜRK OYMAĞI'nın adı olarak değil; sadece GÖÇEBELİK ifadesi
olarak kullanılmaktadır. Hem de sadece DAĞ GÖÇEBELERİ'ne has bir
tabirdir. Biz de yalnız DOĞU ve GÜNEYDOĞU ANADOLU DAĞLARI için kullanılır.

ANADOLU OVA GÖÇEBESİ ise TÜRKMEN'dir,.. GÜNEY VE BATI ANADOLU GÖÇEBESİ ise
YÜRÜK'tür.

Netice itibariyle, M.Ö 2000'lerin KARDULAR'ı TÜRK kökenlidir ama Kürt
değildir....M.Ö. 500'lerin İSKİT kökenli KARDUKLAR'ı TÜRK kökenlidir ama Kürt
değildir... ORTAASYA'da M.S. 700'lerde bir KÜRT oymağı vardır ama, Anadolu'daki
Kürtler o oymaktan değildir...

Ancak ister ZAZA olsun, ister BEÇENE, BOĞDÜZ, KURMANÇ olsun, isterse
sonradan KÜRT sayılmış diğer bir TÜRKMEN aşireti olsun, şimdinin çoğu
KÜRTLER'inin aslı TÜRK'tür!..
Başka hiç bir soyla ve ırkla alâkaları yoktur!..

Haa, sonradan kürtleşen başka milletlerden gruplar yok mu?.. Elbette var!..
ERMENİ KÜRDÜ, ARAP KÜRDÜ, FARS KÜRDÜ ve hatta YAHUDİ KÜRDÜ de var!..

[b]Biz bu ülkede yaşayan herkesi bağrımıza basmışızdır!.. Ne yazık ki, bu
karışık Kürtlerden bölücüler, ayırımcılar çıkmış, üstelik TÜRK kökenli Kürt
aşiretlerini de kışkırtmaya kalkmışlardır.


En son sonsuzluk38 tarafından Salı Haz. 08, 2010 4:00 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 8 kere değiştirildi
sonsuzluk38
sonsuzluk38
Admin
Admin
BİR KÜRT HALKI YOK MU? Koanatl
Mesaj Sayısı : 826
Kayıt tarihi : 13/05/09
Yaş : 53

puan
yeni oyun yeni oyun:
BİR KÜRT HALKI YOK MU? 16653166100/100BİR KÜRT HALKI YOK MU? Emptybarbleue  (100/100)
puan puan:
BİR KÜRT HALKI YOK MU? Imgleft30/30BİR KÜRT HALKI YOK MU? Emptybarbleue  (30/30)
oyun zar atmaca: 30
https://turkforumtr.yetkin-forum.com

BİR KÜRT HALKI YOK MU? Empty Geri: BİR KÜRT HALKI YOK MU?

C.tesi Nis. 03, 2010 9:28 am
DOĞU ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ


SOY MU BÜYÜK, BOY MU?.. ULUS MU BÜYÜK,
URUK MU?


TÜRK kavramı ile Kürt kelimesi terazinin iki kefesine
konup denk sayılamaz!...
TÜRK kelimesi SLAV, LATİN, GERMEN, ARAP kelimeleri gibi,
bir milletler ve devletler topluluğunu ifade etmek için kullanılır.
Nasıl ki; İtalyan, İspanyol, Portekizli, hatta kıtalar ötesinde
Meksikalı, Uruguaylı, Brezilyalı "Latin" ise;

Nasıl ki; Mısırlı, Suriyeli, Ürdünlü, Iraklı, Yemenli, hatta Siyahi
Afrika'dan Sudan ve Somali halkı "Arap" sayılıyorsa;

İnsanlığın başlangıcından beri pek çok soy ve boy TÜRK sayılmıştır.
Ayrıca tarih boyunca 200'den fazla devlet TÜRK addedilmiştir... Ve şimdi 15'den
fazla devlet ve 100 kadar etnik grup bizim hiç bir dahlimiz, baskımız
olmadan kendini TÜRK saymaktadır!..

Aslında TÜRK kavramı daha da geneldir. Bir IRK'ı ifade eder!.. Bir
soylar, boylar, uluslar, uruklar, aşiretler, oymaklar, obalar
hiyerarşisinin en üst noktasıdır. Sibirya'nın en ücra köşesindeki Tuvalar
ile 1000 yıldır bizden din, dil ve devlet bakımından ayrı olan Macarlar
dahi bu başlık altında yer aldıklarını söylerler. TÜRK soyundan geldiğini
öne süren Amerika kızılderili kabileleri vardır.

Ama KÜRT kelimesi bir oymak, en fazla uruk adı olmaktan öteye geçmemiştir. O da Elegeş
yazıtlarında diğer TÜRK urukları arasında anıldığı içindir.... Bugünkü
Kürtler o seviyeye dahi çıkamamışlardır. 1.500.000 nüfuslu Çeçenler'in,
hatta 250.000 nüfuslu TUVALAR'ın düzeyinde bile değillerdir. Çok dağınık, birbirinden kopuk aşiret ve
oymaklardan oluşurlar. Ayırımcıların "Kürt" saydığı pek çok grup ta bu
başlık altına girmek istemez. Çünkü onlar için oba ve aşiret adı Kürt
adından daha önemlidir.

Kavram olarak ta Kürt kelimesi, bir milleti veya devleti, hatta aşıreti değil;
dağlı göçebeyi ifade eder.

Öyleyse TÜRK adı ile Kürt lâkabı kıyaslanamaz!... "TÜRKLER ve Kürtler"
denilemez!.. Kürt denilen topluluk ANADOLU'daki Yürük, Avşar,
Afgan, Tatar, Boşnak, Pomak, Tahtacı, Kıbrıslı, Çerkez, Laz grupları ile
kıyaslanabilir ama; Kürtler de dahil bunların hepsini kapsıyan TÜRK
adı'nın muhatabı olamaz!..

Daha önce detaylı olarak anlattığımız gibi, Kürtlerin kendilerini
bağlayabilecekleri TÜRKLER'den başka hiç bir ırk, hiç bir soy, hiç bir
millet yoktur. İlmî tabirle Kürtler YAFETİK'tir, URAL-ALTAY grubundandır,
TURANÎ'dir... TÜRK ırkının OĞUZ soyunun çeşitli boylarından gelen
oymakların kendi içinde, ve başka milletlerden kopmuş gruplarla
karışımıdır. Bu, tarih ve sosyoloji açısından böyledir.

TÜRKİYE'deki bir kürd'ün ben
"TÜRK değilim" demesi halinde hangi boydan, hangi soydan, hangi ırktan
olduğunu söyliyebilmesi gerekir. TURANÎ değilse, FARİSÎ midir, ARAP
mıdır?
HİNTLİ midir?.. ÇİNLİ midir?..

Asya'da AVRUPA ırkı olmadığına göre, Ermeniler dahi Avrupalı
sayılmadığına göre; Aryan ise ya HİNTLİ, ya FARİSİ olması gerekir ki, bunu
Kürtler bile kabul etmez!

"Yok, ben hepsinden ayrı, kendime has bir soyum, ırkım" diyorsa, bu
soy, bu ırk ne zaman ortaya çıkmıştır?.. YOK BÖYLE BİR SOY, BÖYLE BİR IRK!..
Kürt ayırımcıların kendilerini
bağlamaya çalıştıkları kadim millet ve devletlerin TÜRK olduğunu daha evvel
gösterdik... Başkası varsa, söylesinler!

İşte bu yüzdendir ki, TÜRKLER ile Kürtler birbirine denk sayılıp, bir terazinin
karşılıklı iki kefesine konamaz!.. Kürtler diye mütecanis bir topluluk yoktur, dağınık gruplar vardır
ve bunların çoğu TÜRK boyların alt kademelerinde oymak ve aşiret olarak
yer alır. Almayanlar da ya ERMENİ KÜRDÜ'dür, ya YAHUDİ KÜRDÜ, ya da
ARAP KÜRDÜ!..

Bu anlattığımızı anlamakta zorlanan Kürt kökenli vatandaşlarımıza
şu örneği verelim: Bir Suriyeli ile bir Iraklı muhatap
olabilir ama, Suriyeli'nin "Sen Arapsın, ama ben Suriyelim,"
demesi, Araplardan ayrı olduğunu iddia etmesi gülünç olur. Aynı şekilde
bir Lübnanlı, bir Libyalı, bir Mısırlı, bir Ürdünlü yek diğeri
ile kıyaslanabilir. Ama hiç birisi çıkıp "ben ARAP değilim,"
demez!.. Kürtler de, "TÜRK değilim," derlerse, açıkta, boşlukta kalırlar!

Bir de dillerden düşmeyen "Kürt kimliği" meselesi var...

Bu sözden ne kastedildiğini kimse açıklamıyor... Ama bir de
herkesin kabul ettiği anlam var.

Kimlik kartı kişiyi tanıtan, hangi ülke vatandaşı olduğunu
gösteren belgedir. Bundan başka anlam için de kullanılmaz.

Kimlik TÂBİYET demektir!.. Hiç bir ülkeye tâbi olmayanın ne izafî bir
kimliği vardır, ne de belge olarak kimliği vardır!.. Böyle bir kişi
vatansızdır....

Öyleyse KİMLİK açısından bakınca da TÜRK ile Kürt kıyaslanamaz... Çünkü
TÜRKİYE'de yaşayıp Türkiye CUMHURİYETİ nüfus kâğıdı taşıyan herkes hangi
boydan, hangi kökenden gelirse gelsin, TÜRK'tür. Bunlardan birisinin çıkıp
"Sen TÜRK'sün, ben Kürd'üm," demesi mümkün değildir. Bunu diyebilmek için
önce kendisini TÜRKİYE vatandaşı ve TÜRK yapan nüfus kâğıdını bırakması
gerekir!..

Amerika'da yaşıyan bir İtalyan'ın bir başkasına, "Sen
Amerikalısın, ber İtalyan'ım" demesi düşünülemez bile!
Ancak "İkimiz de Amerikalıyız, ama ben İtalyan asıllıyım," der...
Suriyeli de "İkimiz de Arabız, ama ben Suriyeliyim" diyebilir... Öyleyse
TÜRKİYE'de yaşıyan bir Kürd'ün ancak "İkimiz de TÜRK'üz ama, sen Çerkes
asıllısın, ben Kürt asıllıyım" deme hakkı vardır.

Eğer Kürtler "TÜRKİYE'nin Boşnaklar, veya Lazlar tarafından idare
edildiğini, kendilerin fazla hak tananmadığı"nı öne sürselerdi; belki bir
tartışma zemini oluşabilirdi... Ama TÜRKİYE'deki herkes TÜRK sayıldığı
için, ki buna kendileri de dahildirler, en az diğer gruplar kadar her
kademede boy göstermektedirler. TÜRKLER'e cephe almaları, aslında kendinden
başka bu ülkede yaşıyan herkese cephe almalarıdır ki, anlamsızlığı
ortadadır.

Bir boy ve soyun ön plana çıkması, medeniyet, eğitim, güç mali imkân ve
birbirine bağlılık açısından kendini göstermesiyle olur. Asya Oğuzları bu
özellikleri ile Anadolu'da peşpeşe devlet kurmuşlardır. Asya'daki TÜRK
devletleri de farklı boyların bu özelliği ortaya çıkarmasındandır.

Yoksa hiç bir dağınık boy veya aşiret, sırf adından dolayı, devlet ve
toprak talep edemez. Tarihin hiç bir döneminde de buna imkân
verilmemiştir. Yeryüzünde 6.900 dil ve 10.000 etnik grup olmasına rağmen
dünyada sadece 200 kadar devlet olmasının sebebi de budur. Bu devletlerin pek
çoğu da, sömürüyü kolaylaştırmak amacıyla Batılılar tarafından
kurulmuştur. 150'den fazlası "sun'i" devlettir!

Dilin bir milleti ve devleti belirliyen bir faktör olmadığı bir
vakıadır. Dünyada 6900 kadar ayrı dil varken, devlet sayısı 200
civarındadır. ABD'de 42 ayrı toplum, eyalet kavramıyla hiçbir ilişkisi
olmadan bir arada yaşamaktadır. Mevcut 51 Eyalet, bu topluluklara tahsis
edilmiş bölgeler değildir. Çin, Hindistan, Nijerya yüzden fazla etnik
grupla oluşmuş devletlerdir ki, bunların herbirinin diğeriyle olan farkı,
TÜRK ve Kürt farkından çok daha büyüktür.

18. yüzyılda Fransa'da bile Fransızca, Brotanca, Okşitanca ve Baskça
konuşulurken, bugün hepsi tek dile inmiştir. Basklar'ın direnmesi, Fransız
Laurusse Ansiklopedisi'nin de kabul ettiği gibi bu halkın Germen-Frank
değil, tamamen KAFKAS-TURAN kökenli olmasıdır.

TÜRKLER'in Anadolu'ya yerleşmeleri çok eskilere dayanır ama, M.Ö. 1700-1800'lerde göç hareketleri
ile hız kazanmıştır. Dönem Hz. İbrahim dönemidir. İlkin Kimmerler, sonra
Sakalar ortaya çıkar. Daha sonra Avar, Bulgar, Uz, Koman, Peçenek, Hun, Agaçeri
boyları gayrı nizami olarak gelirler. 1000'li yıllarda ise, müslümanlığı
kabul ederek TÜRKMEN adını alan OĞUZLAR Anadolu'yu bir daha terketmemek
üzere ele geçirmişlerdir.

Nasıl ki Ruslar, ASYA TÜRKLERİ'ni bölerek ayrı milletler oluşturma
gayretine girmiş, sonra bu topluluklara ayrı diller icat etmiş, ve ortak
kelimeleri "arılaştırma" adı altında ayıklıyarak yerlerine Rusça kelimeler
sokmuş ve Türkleri Özbek, Tatar, Kırgız, Kazak, Azeri, Çeçen, Mesket,
Uygur, Tacik diye birbirinden uzaklaştırmışsa; aynı sinsi oyun TÜRKİYE'de
de uygulanmıştır. İnönü döneminden başlıyarak "Arı Türkçe" sevdasına
düşülmüş, bizi ASYA TÜRKLERİ ve diğer İSLAM ülkeleri ile yakınlaştıracak
bütün kelimeler ayıklanmış, yerlerine ya Batı kökenli, ya da uydurma
kelimeler konularak; bırakın DIŞ TÜRKLERİ, nesiller birbirine
yabancılaşmış, ANADOLU TÜRKLERİ geçmişinden kopmuş, köksüz, ruhsuz bir hal
almıştır.

Üstelik bu ihanet, ******çülük, ilericilik diye yutturulmak istenmiş,
doğruyu dile getirenler aydınlar arasında adeta afaroz edilmiştir.
ATATÜRK'ün bu tip arılaştırmaya olan ilgisi 1935 yılında sona ermiş, o
tarihten ölünceye kadar da sun'i hiç bir değişikliğe izin vermemiştir.
"Arılaştırma" ancak onun ölümünden sonra, ve onun adı istismar edilerek,
dış mihrakların desteği ile, "büyük" saydığımız insanlar tarafından
yürütümüştür.

Macar dili Slav etkisinde kalarak TÜRKÇE'den çok uzaklaşmış olmasına
rağmen, Macar halkı TÜRK kökenli olduğunu kabul eder. Hatta neredeyse 100
yıldır can düşmanımız gibi hareket eden Bulgarlar bile TÜRKLÜK'le olan
bağlılıklarını inkâr etmezler. Yalnız "Biz TÜRKLER'den geldik," demezler
de, "TÜRKLER bizden geldi" iddiasında bulunurlar... Bütün bunlar ortada
iken, hiç bir düşmanlık göstermeden 1000 yıldır bir arada yaşıyan
kişilerin, sadece dil ayrılığını bahane ederek, Kürtlerin TÜRK olmadığını
öne sürmeleri komiktir.

Şavar aşireti kendini TÜRK saymasına rağmen Zazaca konuşur. Adıyaman'ın
Kızılin, Sağören, ve Ören köylüleri Acar aşiretine ve BARAK kolu
TÜRKMENLERİ'ne bağlı olmalarına rağmen, bazıları kendini Kırmanç veya Kürt
sayar. OSMANLI ile aynı KAYI boyundan olan KARAKEÇİLİ aşiretinin Urfa kolu
tamamen Kırmançça konuşmakta, habuki Sögüt-Balıkesir kolları TÜRKÇE
konuşmaktadır.

Kırmanç kabul edilen bir çok aşiret, OĞUZ beylerinin adıyla
anılmaktadır. Çünkü Kırmanççadaki aile adları TÜRKÇE'dir.

Tuncer Gülensoy'un "Doğu Anadolu Osmanlıcası Etimolojik Sözlük Denemesi"
adlı kitabında, aşiretlerde kullanılan dilin Divan-ı Lugat-ıt Türk'te yer
alan kelimeler ile standart TÜRKÇE olduğu görülmüştür. Gur-Guran diye
geçen kişilerin (TUR-TURAN) olduğu İbn Haldun'da dahi yer almaktadır.
Münecimbaşı ise Sahayifül Ahbar adlı eserinde (C. 2 , sf.600) ve Tarih-i
Gaffari (sf.91) onların HATA(HITAY) TÜRKLERİ olduğunu belirtir.

75 yıl Kürtçülük akımına teorisyenlik yapmış olan Ş. Sekban "Tarihin en
eski devirlerinde bile TÜRKLER'in bugünkü Orta Anadolu'da mevcudiyeti de,
Kürtlerin TURANÎ olduklarını doğrulamaktadır," der. (Güneydoğu sf.138)

Yani Kürtleri TÜRK saymıyan eski-yeni araştırmacı, yazar sayısı yok
denecek kadar azdır. Kabul etmiyenler de güvenilirlikleri düşük
kişilerdir.

Aynı şekilde Sor-Soran ve Lur grubu Kürtler de TÜRK kökenlidir. Asya'da
SOR adıyla bilinen bir TÜRK grubu vardır.

Doğu'da "azınlık dini cemaat" olarak Keldaniler, Yezidiler, Nasturiler
ve Süryaniler vardır. Bunlar kültürlerini bugüne kadar muhafaza
etmişlerdir. Ancak kendilerini Kürt saymazlar. Ayrıca Ermeni, Arap,
Yahudi kökenli
olanlar da vardır. Bunlar da Kürtler ile birlikte hareket etmezler.

Ayırımcıların "Kürdistan" dedikleri bölge, yurdumuzun yüzölçümü
açısından %20'sini, nüfus olarak ta %13'ünü teşkil eder. Ancak bu bölgenin
yarısından fazlası kendini zaten Türk sayan insanlardan oluşur. Geriye
kalan %6'nda da yaşıyanlardan; aşiret, oba bağları ön plana çıkmış
olmasına rağmen, "Ben Kürdüm" diyenleri azınlıkta kalır. Kendini Kürt
sayanların büyük çoğunluğu da TÜRKİYE Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan başka
bir şey düşünmezler. Böylece en sona "Kürdüm" diyenlerin ancak %10'u
sayılabilecek bir kesim kalır ki, bunların pek azı ayrı bir devlet, ayrı
bir Kürdistan hayali peşinde koşarlar.
PKK'nın örtülü partisi HADEP'in 1999 seçimlerinde aldığı oy oranı
%4.5'tur. Bu oyların yarısı Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlere
aittir ki, bir Kürdistan kursanız, herhalde oralarda olmıyacaktır.
Oradakiler de doğuya hiç bir zaman gitmeyi düşünmezler. Doğu'da HADEP'in
%50'nin üzerinde oy aldığı il sayısı sadece 3'tür!.. O da belediye
seçimlerinde.. yani kişilerin ön plana çıktığı, partinin önemini
kaybettiği tercihi gösterir. HADEP'e oy verenlerin hepsini "Kürt"
saysanız, gene bir
"Kürdistan" kurulamaz, çünkü bu üç il birbirinden kopuktur. Oy verenlerin
büyük çoğunluğu da kandırılmış, okumamış, her bakımdan cahil, fakir ve
zavallı insanlardır. Zaten Kürtlük fakirlik, cahillik ve göçebelik
anlamına gelir. Bunlardan birinden kurtuldu mu, kişi kendini kürt saymaz!

Bu zavallılar, sütübozuk, kansız politikacıların oy peşinde
koşmasından, Kürtler'e imtiyaz tanıyarak, iş vererek ayırımcılık yapmasından
bu sevdaya kapılmışlardır. Bölgede "kürt olmak" bu cibilliyetsiz politikacılar
yüzünden TÜRK olmaktan makbul hale getirilmiştir!.. Eğer bu davranışlardan
kaçınılsa, HADEP gibi bölücü partilerin aldığı oylar derhal düşer!

Ayırımcılar diğer ülkelerdeki Kürtlerin durumunu, çektikleri
sıkıntıları, dış baskıları, emperyalizmin böyle yeni devletlere nasıl
musallat olduğunu düşünemiyen, onların peşinden gidenler de daha çok
romantik ve duygusal bir yaklaşımla ayrı devlet isteyen insanlardır. Hain
tabiatlı, satılmış ve kendinden başkasını düşünmeyen lider takımı bu saf
kişileri kullanmaktadır. Yoksa büyük şehre yerleşmiş, işini kurmuş hiç bir
"Kürt" sözünü etse bile, işini gücünü bırakıp böyle "bağımsız" bir
"Kürdistan"a gidip yerleşme hevesi taşımaz. Bu kişilerin kendilerini Kürt
diye ayırmaları sadece kültürel bir özellik göstermektedir.

Yani Kürtlük düğünde, dernekte, yemek çeşitlerinde, halk oyunlarında,
belki de türkülerde yaşıyabilir. Diğer TÜRK boyları için de bu böyledir.
Laz'ın horonu, kemençesi; Tatar'ın böreği; Boşnağın keşkeği; Yürüğün
yoğurdu hep meşhur olacaktır. Ama nasıl Silifkeli Yürüğün devlet kurma
isteği, veya hakkının yendiği gibi iddiası yoksa, Kürtler'in de olamaz!..
Olaya başka türlü bakmak, son derece yanlıştır.

l975-1995 döneminde bölgede Ağrı, Bitlis, Diyarbakır, Hakkâri, Muş,
Siirt ve Van'da nüfus artışları ülke genelinden yüksek olmuştur. Son
yıllarda bunlara Şırnak ve Batman da eklenmiş olabilir.

Bölge illerine yatırım payı sürekli artmaktadır. 1981'de %10.2 iken,
1983'de 11.2, 1986'da 15.4, 1989'da 16.3 olmuştur. Bu da 1986'dan beri
bölgenin nüfusa oranla diğer kesimlerden daha fazla aldığını gösterir.
Yani bölgedeki Kürtler, "ezilen halk" değildir, Millî gelirden Afyon'daki,
Çorum'daki TÜRKLER'den daha fazla pay almaktadırlar.

21. Asır'da TÜRK DÜNYASI, dünya siyasi konjüktüründen düşmeyeceğe
benzemektedir. 21. Asrın TÜRK ASRI olacağı görüşü vardır. Buna karşılık
geçmişte OSMANLI'ya uygulanan "Şark Meselesi" taktikleri, yani TÜRKİYE'yi
parçalama, küçük lokmalara ayırıp yutma planı, 1984'de yeniden
yürürlüğe konmuştur.

1984 yılı önemlidir, çünkü pek çok araştırmacı, ta o tarihte Rusya'daki
TÜRKLER'in bir atılım içinde olduklarını yazmışlar, ve bunun etkisinin
2000'li yıllarda dünya üzerinde görüleceğini söylemişlerdi. (Bilhassa
Benningsen)

İşte bu oyunlara kapılan ayırımcıların öne sürdükleri bütün iddialar,
dil, ırk, nüfus yoğunluğu, kimlik farklılığı, ne olursa olsun, her
bakımdan tutarsızdır!..

Üstelik bu saçmalıklar peşinde koşanların
yarattığı terör TÜRK'ten çok Kürd'ün ölmesine sebep olmaktadır.
sonsuzluk38
sonsuzluk38
Admin
Admin
BİR KÜRT HALKI YOK MU? Koanatl
Mesaj Sayısı : 826
Kayıt tarihi : 13/05/09
Yaş : 53

puan
yeni oyun yeni oyun:
BİR KÜRT HALKI YOK MU? 16653166100/100BİR KÜRT HALKI YOK MU? Emptybarbleue  (100/100)
puan puan:
BİR KÜRT HALKI YOK MU? Imgleft30/30BİR KÜRT HALKI YOK MU? Emptybarbleue  (30/30)
oyun zar atmaca: 30
https://turkforumtr.yetkin-forum.com

BİR KÜRT HALKI YOK MU? Empty Geri: BİR KÜRT HALKI YOK MU?

C.tesi Nis. 03, 2010 9:50 am
DOĞU ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ




[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

KÜRT MESELESİ Mİ, ŞARK
MESELESİ Mİ?...
ANADOLU'da ROMA-BİZANS döneminde bir "kürt
sorunu" olmamıştır.
SELÇUKLULAR zamanında pek çok TÜRKMEN
isyanı olmasına rağmen bir "kürt
sorunu" yoktur! OSMANLILAR döneminde de Kürtler'den kaynaklanan
bir "kürt
sorunu" olmamıştır!.. Ta Tanzimat'a kadar!..

Tanzimat'la birlikte OSMANLI topraklarında
yaşayan
herkes eşit sayılıp, o tarihe kadar askere alınmayan Kürtler askere
çağrılınca, isyanlar
başlamıştır. O dönemde TÜRKİYE'de uzman olarak
görev yapan Mareşal Moltke, "Mektuplar"ında bu hususu çok açık bir
şekilde belirtir.
Kürt meselesi 19. asrın ortalarından
itibaren DOĞU ve GÜNEY ANADOLU, ARABİSTAN
üzerinde gözü olan milletlerin ortaya bir ŞARK MESELESİ atmasıyla
yoğunlaşmıştır.
ŞARK MESELESİ, Avrupalı ülkelerin ve
Rusya'nın gittikçe zayıflamakta
olan OSMANLI DEVLETİ'ni yıkmak ve mirasını paylaşma sorunudur. Bu
amaçla
Sırp, Yunan, Arap, Ermeni ve Kürt milliyetçiliği, bölücülüğü
kışkırtılmış,
neticede pek çok TÜRK nüfusla birlikte Balkanlar, Kafkaslar,
Arabistan ve Afrika'da
geniş TÜRK toprakları elden çıkmıştır... Şimdi de sadece
TÜRKİYE'yi değil; eski OSMANLI toprakları ile, İRAN ve PAKİSTAN gibi
müslüman ülkeleri de
mezhep ve etnik köken bahanesiyle bölüp parçalamak istiyorlar!
Bu tarz bir milliyetçilik güden İngiliz,
Fransız Alman, Rus, hatta
Amerikalı bilim adamlarının(!), kendi idareleri altında sömürge
hayatı
yaşıyan TÜRKLER, Afrikalılar, Hintliler, Çinliler, Kızılderililer
üzerinde
neden benzer çalışmalar yapmadıkları anlaşılır gibi değildir.
Kürtler ve Kürt meselesi üzerine olan
tezlerin kökeni, 1850-1920'ler
arasında oluşan Alman, İngiliz, Fransız ve Rus ekolüne
dayanmaktadır.
Bunların da amacı belli idi.
Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanması!...

Batı'nın da beslediği Minorsky, Marr ve
Nikitine adlı üçlü, bu
teorileri geliştiren ekiptir.
1960'lardan sonra Kürt ve Ermeni
literatüründe izlenen yeniden doğuş
hareketinde görev alan araştırmacılar, bu ekolün yapıtlarını
kaynak olarak
almaktadır... En önemlisi Besile Nikitine'nin "Les Kurdes Etude
Sociologue
et Historique" adlı eseridir.
Nikitine kitabının dokümantasyonunu
1915-1918 yılları arasında
Urmiyah'da Çarlık Rusyası'nın konsolosu olarak bulunduğu sürede
yapmıştır... Eseri 1956'da yayınlanmıştır. 1973'de Associaton
Kurdistan
tarafından 2. baskısı yapılmıştır.
Bunların eserlerinde pek çok tutarsız
iddia vardır.
Tarihi açıdan bakınca, Herodot'a göre,
M.Ö. 5. asırda Ahemenit
İmparatorluğu'nun 13. eyaleti PATTUKUİ adını taşır.... Bu kelime
bugünkü
BOHTAN ifadesini hatırlatabilir... Bu eyaletin doğusunda KARDUKOY
bulunmaktaydı. Paktukui Dicle'nin sol kıyısında idi.
Ksenophon [b]"Onbinlerin
Ricatı"
adlı askerî raporunda M.Ö.400 tarihinde
PAKTUKUİ geçidinde baskına uğradıklarını, MED ve Persler'den
oluşan
askerlerin kendilerini gerilemeye zorladığını yazar.
Ayrıca KARDULAR'ın Kral Artaxerces'in
hakimiyetini kabul etmedikleri
gibi, diğer derebeylerin buyruğuna da girmediklerini belirtir....
Bu yöreye Yunan yazarları "Gordiyen",
Amariler "Bel-Kardu" derlerdi...
Ayırımcılar bu KARDULAR'ı Kürtler'in atası sayarken, Lehman Haupt
onları
Gürcülerin atası kabul eder.
İsim benzerliği her zaman bağlantı kurmak
için yeterli olmaz... Mesela
Fransız kelimesi Frank adını taşıyan Germen asıllı kavimden
gelmiştir.
Halbuki Fransızlar dil itibarile Latin grubuna bağlıdırlar...
Çünkü
Fransa'nın kuzeyi Franklar ve Rumlar, Ermeniler, Yahudiler'in
bulunduğu
levantenlerden oluşurken; Güney halkı Jül Sezar'ın Latin kökenli
lejyonlarından gelir.
Öne sürülen bir diğer bir tez ise bu KARDU
halkının Medler'den geldiğidir...
Bunun için Revanduz civarında Şanedar mağarasında Paleoletik
çağdan kalma
bir insan iskeleti bulunduğu ve tipinin "Aryen" olduğu iddia
edilir...
Akad Kralı Naram-Sin, Paris Louvres
Müzesi'ndeki zafer abidesinde
LULULAR'ın kralı Satunu'yi nasıl yendiğini anlatır...
Zagros dağlarının ilk sakini bu LULULAR
(veya LULLUBİLER) ile, Diyala
Irmağı civarında oturan GUTİLER'in Kürtlerin atası olduğu öne
sürülür.
M.Ö.17. asırda KASSİTLER önce emekçi
olarak, sonra toplu halde
savaşmadan LURİSTAN denilen bölgeye yerleşmişlerdi. Babil'de 600
yıl hüküm
sürdüler... Atı bölgeye onlar getirdiler... KASSİTLER de
Kürtler'in ataları
sayılmaktadır. Çünkü KASSİTLER, MED asıllı idiler. Kürt bölücüler
de
MEDLER'e sahip çıkarlar.
Ermeni araştırıcı Arşak Sarfasyan, "MED
diye bir toplumun yaşamadığını,
Bu adın Herodot Tarihi'nin yanlış yorumlanmasından ortaya
çıktığını,
Ermenilerin Kürtler'in atası olduğunu, ve her ikisinin de
Hint-Avrupaî
kökenli olduğunu" öne sürmüştür....
Aslında Ermeniler ile Kürt ayırımcılar
aynı bölgede aynı toprakları talep
ederler!.. 1915 yılındaki tehcir sırasında Ermeni konvoylarına
saldıranlar
da Kürt çeteleri idi... Sarfasyan, bu toprakları elde edinceye
kadar
Kürtler'i kendi safına çekmeyi amaçlamıştır.
Dil açısından da Batılı kürdologlara göre
Kürtler Pers asıllı bir
toplumdur... Minorsky de böyle söyler. Ârî ırktandırlar. M.Ö. 3.
asırda
Urmiyah dolaylarından Bohtan çevresine göç etmişlerdir.
Halbuki Louvres Müzesinde bulunan
kabartmalarda İran krallarının ve
tanrıların etrafında TURANÎ tipli bu askerlere rastlanmaktadır.
Bunlar
çekik gözlü, elmacık kemikleri çıkık, iradeli bakışlı kişilerdir.
Zaten Minorsky, bu iddiası ile M.Ö. 3.
asırdan evvelki
devlet ve milletleri kürt ilan etmekten vazgeçmiş olur.
Marr'a göre ise Kürtler, Ermeniler ve
Gürcüler ASYATİK ve
YAFETİK'tirler, yani TURANÎ'dirler. Biz de bu inançtayız. Bunlar
bulundukları yöreye özgü
otoktan kavimlerdir.
Bazıları da Kürtler'in kökünü Kırtoylar'da
(Cirtien) arar. Bunlar
Azerbeycan'da yaşıyan göçebelerdi. İlk defa Polybe (M.Ö.200)
onlardan "MED
ordusunda karışıklık çıkaran askerler" diye söz etmiştir. Selekos
Kralı 3.
Antiochus Kirtoylar'ı yenmiş, egemenliği altına almıştır. Sonra
Ermeni
kralı Dikran (M.Ö. 89-36) bunlardan 35.000 kişiyi esir etmiş,
inşaat işlerinde
çalıştırmıştır.
Minorsky ve Marr, MED toplumunun Kürt
tarihinde önemli yeri olduğunu
belirtirler. Bunlara göre Kırmanç kelimesinin
Med-Matai-Mada-Manniensler
ile ilgisi vardır. "Manda" veya "Umman Manda", Med ordusundaki
paralı
askerlere verilen ad idi. Asurlular da SÜMERLER ve İSKİTLER'e bu
adı
verirlerdi.
O takdirde Kırmançlar SÜMER ve İSKİTLER'e
bağlanmış olur ki, bu da
onları TÜRK yapar.
Herodot, Strabon ve Ptoleme, "Mantien,
Martien veya Margien" diye bir
toplumdan bahsederler... Strabon'a göre onbinler Bohtan'ı
geçtikten sonra
Persler ve Mandlar'dan oluşan birliklerin hücumuna
uğramışlardır... Mandlar
Kirtoyların komşusu idi.
Buna dayanarak Minorsky, "Kürtler'in
Mardoi ve Kirtoyi adındaki iki
soydan geldiği"ni savunur... Ona göre bunlar batıya göç ederken
aralarına
yabancı unsurlar da karışmıştır.
Aries-Kappers 1931'de "Kürtler'in ayrı bir
ırk oluşturduğunu, fakat
yöredeki diğer toplumlarla (Semit, Asyanik ve TÜRKMENLER'le)
karışmış
olduğu"nu öne sürmüştür!..
1897'de TÜRKİYE'de Kürtler'i incelemiş
Chantre ise,
"Kuzey Kürdü uzun boylu zayıftır, burnu
ince, hafif kemerlidir. Ağzı
küçük, yüzü oval ve uzundur. Erkeklerin uzun bıyıkları olup
sakalsızdırlar. Bakışları sert ve kararlıdır. Bir çoğu sarışın ve
mavi
gözlüdür. Beyaz tenlidir. Bu tipte bir Kürt çocuğu bir İngiliz'den

farksızdır. Doğuda ise çehre geniş yayvan, vücut daha dolgundur,"
der.
l912'de İngiliz ordusunda binbaşı olan
Saona, "Belirli bir Kürt tipi
olmadığını, dağlı, ovalı, göçer, yerleşik olmalarına göre Kürt
tiplerinin
değişik olduğu"nu söyler.
1952'de antropolojik incelemeler yapan
Henry Field'e göre "Kürt adı ile
tanımlanan kişi orta boylu (1.68m), uzun gövdeli, kısa bacaklı,
geniş
alınlı, brekisefaldir."
İncelenen tiplerden dörtte biri Oriprozop,
diğerleri eşit miktarda
Mezoprozop ve Leptoprozoptur. Burun kemerlidir. Araplar'a oranla
Kürt daha
kıllı, saçları hafif kıvırcık, gözleri kahverengi ve siyahtır...
TÜRKİYE
kürtlerinden sarı saçlı ve mavi gözlülere rastlanır. Cildi
Arab'ınkinden
daha açıktır...
Hemen hatırlatalım ki, bütün bu araştırma,
incelemeler ŞARK
MESELESİ muvacehesinde, ve "Kürtler'i nasıl ayrı gösterir de TÜRKİYE'yi
böleriz?" zihniyetiyle yürütülmüştür. Ancak görüldüğü gibi bu
tiplemeler pek çok TÜRKMEN aşiretinde görülen özelliklerdir, ve
Kürtler'i TÜRKLER'den ayırmaktan ziyade, yakınlaştırır.
M.S.387 tarihinde Doğu ve Güneydoğu
Anadolu, Persler ve Bizanslılar
arasında paylaşılıp sınır tesbiti yapılmıştır. Bizans sınırı
Erzurum ve
Muş'a kadar dayanıyordu. 591'de Bizans ile Persler arasında
yeniden bir
sınır ayarlaması yapılmış ve hudut Tiflis ve Dara arasında bir
Duin-Muki-Urmiya-Mokh'a kadar ilerlemiştir. Pers İmparatorluğu
yıkıldığında Bizanslılar 687'de Hazar Denizi'ne dahi ulaşmışlardı.

Öte yandan İmparator Constantin
Parphyrogenete PEÇENEK akınlarının
kendisinin tahta çıkmasından 50 yıl önce başladığı yazar. Bu 9.
asrın sonu
demektir... Peçenekler Oğuz boyundandır. Bizanslılar PATZİNAKİTAY
derler.
10. asırda da SELÇUKLU OĞUZLAR'ının akını
başlar. Zaman zaman TÜRK
boyları kendi aralarında da savaşırlar. Bizanslılar HAZAR,
PEÇENEK, KUMAN
ve UZ TÜRKLER'ini doğu ve batı sınırlarına yerleştirerek
düşmanlarına
karşı kullanmışlardır. (M. Aktok Kaşgarlı, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu
Uygarlığına Giriş, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, 1984)
İşte bugünkü Kürtler, o tarihlerde Doğu
ve Güneydoğu Anadolu'ya
yerleştirilen UZ, KUMAN ve PEÇENEK TÜRKLERİ'nin
bölge halkıyla karışmasından oluşmuştur... Bölge halkları ise başlıca
Ermeniler,
Araplar ve Persler'dir.

İşte bu yüzden ortaya Ermeni Kürdü, Arap Kürdü,
Fars Kürdü ve TÜRKMEN Kürdü
gibi farklılıklar çıkmıştır. Apo (Artin Agopyan) ve meşhur kaçakçı
Behçet
Cantürk Ermeni asıllı Kürtler'e örnek olduğu gibi, İbrahim Tatlıses te
"Ben
Arap asıllı Kürd'üm" diyerek bu gerçeğe işaret etmiştir. Mesut Barzani
ailesi
de Yahudi Kürdü'dür. KUMAN ile KURMANÇ benzerliği dikkat çekicidir.
KURMANÇLAR, TÜRKMEN asıllı Kürtler'dir. Yani bir özgün bir Kürt milleti

yoktur. Özgün bir Kürt dili, özgün bir Kürt tipi yoktur. Öte yandan
dünyanın hiç bir yerinde, tarihin hiç bir döneminde "Kürtçe" bir
abideye, bir dikilitaşa
rastlanmamıştır. Yani bir Kürt medeniyeti de yoktur! Bölge tamamen TÜRK
YURDU, Mustafa
Kemal ATATÜRK'ün deyimiyle TÜRKELİ'dir!.
Peki, o zaman bazı haritalarda ve eski
tarihlerde geçen ERMENİSTAN
ne oluyor?.. Ermeniler de Yafetik bir halktır. Aslında TÜRKLER ile
akrabadır. Ancak bizim İslâm'ı kabul etmemizden çok önce Hıristiyan
olmuşlardır. Yine de Selçuklu ve Osmanlı döneminde 1000 yıl bizimle
kardeşçe yaşamışlardır. Ne var ki, Kürtler'in şimdi kapıldıkları
emperyalist Batı rüzgârlarına onlar 1880'lerde kapılmış ve TÜRK ve
müslüman düşmanı kesilmişlerdir.


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Ermeniler'in geniş bir araziye yayılmasının sebebi de şudur:
İmparator Maurice "Ermeniler Doğu
yörelerinde bırakılırsa, bizim için
rahat yoktur," diyerek Ermeni derebeylerini aileleri ile birlikte
batıya
nakleder!..
Ermeniler'e bir kaç kere yer değiştirten
Bizanslılar bu davranışları ile
Anadolu'nnun çeşitli yerlerine "Ermenistan" denmesine yol
açmışlardır.
Buna göre:
l. Ermenistan : Sivas, Malatya, Kayseri
2. Ermenistan : Kayseri, Sivas, Erzincan
3. Ermenistan : Malatya, Muş, Van
4. Ermenistan : Mukri bölgesi
Ancak bu yörelerden hiç biri Ermenilerin
yurdu değildir.
Aslında Doğu Anadolu'daki bölgenin kadim
adı Armenistan DAĞLIK BÖLGE
anlamına gelir. Ermeni adı o bölgede oturanlara sonradan
verilmiştir.
Ermeniler kendilerine Haçik der.
Görüldüğü gibi bu listeye dayanan Ermeni
fanatikler ile Kürt
ayırımcılar, aynı bölgelerin kendilerine ait olduğunu iddia
ediyorlar.
Son zamanlarda ortaya atılan bir iddia
ise, Kürtler ile Ermenilerin
aynı yörede yaşıyan, aynı ırktan gelen Hint-Avrupai toplumlar
olduğudur.
Kürtler ile Ermeniler’in aynı ırktan
geldiğini kabul edebiliriz. Ancak o
zaman her ikisi
de ARYAN (HİNT-AVRUPAİ) değil; YAFETİK (TURANÎ) gruba ait
Kafkasyalı bir
topluluk olur... Yani TÜRKLER ile akrabadır.
Bunu Levon Dabağyan adlı bir Ermeni vatandaşımız
T.B.M.M. komisyonunda dile getirmiş, "Biz TÜRK
asıllıyız," demiştir. (Mayıs 2005)
Ermeniler Hıristiyanlığı 302 tarihinde
kabul etmişlerdir. Konuştukları
dil Hint-Avrupa özellikler göstermez... Özellikle Batı Ermenice
denilen
ağzı TÜRKÇE kelimelerle dolu olup, soyadları TÜRKÇE kökler taşır.
Papazyan, Pastırmacıyan gibilerinin yanısıra, Dökmeciyan adında
bir Ermeni
ABD'de eyalet valisi dahi olmuştur.
Sadece Batılı tarihçiler değil, dil
uzmanları da politikayı bilime âlet
etmekten kaçınmazlar. Dillerin kökeni tablolarında Ermenice
Hint-Avrupai
grubun ayrı ve önemli bir dalı olarak yer alır.
Baskça'nın da dahil edildiği bir "Kafkas
Dil Grubu" oluşturulur.
Böylece hem Kafkas dillerinin hem de Baskça'nın URAL-ALTAY TÜRKÇE
dil
grubuyla bağlantısı kesilmek istenir... Bununla ilgili şemaları
ilerde
vereceğiz.
M.S. 640 tarihini taşıyan bir haritada
bölgede ne Kürt, ne de
Ermenilerin adı geçer. Persler ve Bizanslılar vardır. Bizans;
HAZAR,
HARZEM TÜRKLERİ ve diğer TÜRK imparatorlukları ile çevrilidir...
Haritayı
ilerde vereceğiz.
Nemeth "Bu dönemde Anadolu'ya yerleşen ilk
TÜRKLER'in SELÇUKLULAR
olmadığını, Abbasi halifeleri döneminde bölgeye pek çok TÜRK'ün
yerleştirildiğini" söyler. (M.A Kaşgarlı, aynı eser sf. 21)
Batı literatürü, 990 tarihinde Güney
Anadolu'da kurulan Mervani Beyliği'ni,
Kürt devleti olarak gösterir... Ancak 1903'de British Museum'da
bulunup yayınlanan İbn-al Azrak al Fariki'nin Mayarfariki kenti
üzerine
yazdığı metin, bu beyliğin İslam halifesine bağlı diğer
beyliklerden
farklı olmadığını gösterir.
Ayrıca beyliği kuran Abu Ali bin Mercan
bin DUSTAK'ın adı uzerinde
durmak gerekir... ORTAASYA TÜRKLERİ'nde hâlâ Dustak-Durak-Tutak
gibi
isimler hâlâ yaşamaktadır.
Nikitine bunu farketmiş olacak ki,
eserinin 182. sayfasında "Mervan
Beyliği'nde Kürt niteliği aramak beyhudedir," der!..
SELÇUKLULAR'ın Kürt beyliklerini ortadan
kaldırdıkları iddiası, tamamen
asılsızdır!.. Daha önce de belirttiğimiz gibi o dönemde bölgede
bir Kürt
beyliği olmadığı gibi, çok önceden gelip yerleşmiş olan UZ ve
PEÇENEK
TÜRKLERİ vardı. Anti-TÜRK Rus yazar Nikitine dahi "savaşçı Kürt
beylerinin Arap
uygarlığında yerlerinin büyük olduğu"nu öne sürmesine rağmen,
"Halk
tabakası Kürt değil TÜRK'tür. Çünkü Kürtler'e en yakın etnik
toplum
TÜRKLER'di," der!.. (sf.163)
Marr ise "Kürtler ile TÜRKLER çok
karışmışlardır," demekten kendini
alamaz...
1987 yılında yayınlanmış olan Etnoloji ve
Sosyolojik Etütler dergisinde
"Karadeniz Etrafında 50 Yıllık Etnik Gelişim" başlıklı makaleyi
yazan Dr.
Alexandre Basmakof, "antropolojik bakımdan Kürtler'in TÜRKLER'den
fark
edilemedikleri"ni yazar!..
Basmakof "Ermeniler'de de YAFETİK
(TURANÎ) özelliklerin Aryan niteliklerden
çok daha fazla olduğunu, Yezidiler'in de Kürtçe konuşmakla beraber
yöre
halkından (TÜRKLER'den) ayrı bir dünyanın insanları olmadığı"nı
belirtir!..
Robert Olson, "Kürt Milliyetçiliğinin Kaynakları

ve Şeyh Sait İsyanı" (Öz-Ge Yayınları, 1992) adlı kitabında
1. Dünya Savaşı dönemine ait bazı rakamlar verir. Ermeni piskoposluğu

kayıtlarında altı "kürt" ilinde
Erzurum'da 75.000,

Van'da 72.000,

Bitlis'te 77.000,

Elazığ'da 95.000,

Sivas'ta 50.000,

toplam 464.000 kişi

ile bölge nüfusunun %16.3'ünü "kürtler"in oluşturduğunu,

buna karşılık nüfusun %25.4'ünü TÜRKLER'in,

%38.9'unu Ermeniler'in teşkil ettiğini,
söyler. Ayrıca
140.000 Kızılbaş,

77.000 Zaza ve

37.000 Yezidi

olduğunu, bunların hesaba dahil edilmediğini belirtir.
Kızılbaşlar'la Zazalar'ı Kürtler'e dahil ederek
666.000 TÜRK'e karşı 681.000 Kürd'e ulaşır.

Ne var ki, Kızılbaş, yani Aleviler'in çoğu Kürt
değil,
TÜRK'tür. Ayrıca Zazalar bölgeye Celaleddin Harzemşah ile
birlikte gelmiş Horasanlı GUR TÜRKLERİ'dir!. Bunu söylemez!..

Yine de, Ermeniler'i çok (ama çoğunluk
değil!.. sadece %39)
göstermesine rağmen, TÜRK ve Kürtler'in aynı sayılarda olduğunu
belirtmiş olur!..

David Mc Dowall, "A Modern History of The Kurds"

adlı kitabında Kürtler'i ayrı bir kavim göstermeye
çalışırken gerçeği de fazla gizleyemez. "Kürdistan"
tâbirinin ilk defa 12. asırda Selçuklular tarafından "coğrafî"
bir ifade olarak kullanıldığını
belirtir. (sf. 6) Biz de buna katılıyoruz. Kürdistan,
tıpkı DAĞISTAN (dağlık bölge) gibi, kalın kar
tabakaları ile kaplı bölge anlamına gelen bir ifadedir.

Aynı yazar, bu bölgede yaşayan Arap ve TÜRKMEN
aşiretlerinin zamanla kültür açısından "kürt"leştiğinde şüphe yoktur,
der. (sf. 9) "Kürt ve TÜRKMEN aşiretleri bir arada
yaşadılar ve aynı konfederasyonlar (beylikler) içinde kaynaştılar,"
diye ekler. Ve "Kürdistan bölgesine göçen Arap kabilesi Ravadî,
200 yıl sonra Arap kökeni bilinmesine rağmen Kürt addedildi," der.
Bu kabileden olan Selâhaddin Eyyubî'nin neden "Kürt" diye yutturulmak
istendiğini açıklarken, bu muhterem zatın TÜRK isimli kardeşlerini,
akrabalarını açıklamaz!.
Yazar sf. 25'de Yavuz Sultan Selim dönemini
anlatırken, "Turkomans
including qizilbash tribes" diyerek kızılbaş-alevi aşiretlerin TÜRKMEN
olduğunu belirtir. Böylece yukarıda Olson'un Kürt nüfusa
Kızılbaşlar'ı eklemesinin yanlışlığını ortaya koyar.

Velhasıl, binlerce yıllık TÜRK YURDU olan
Doğu ve Güneydoğu
Anadolu'yu, Musul-kerkük, Halep, Urumiye, Azerbeycan, İran
Azerbeycanı bölgelerini
TÜRKLER'den koparıp kukla Ermeni ve Kürt devletleri kurmak için
olmadık işler yapılmıştır. Arkeoloji, Paleontoloji, Tarih,
Dil Bilimi, hatta din ve sosyoloji çarpıtılmış, ancak işin
özüne, derinine inince görülmüştür ki, bütün çalışmalar Kürtler'in
TÜRKLER'den farklı bir ırk, farklı bir soy olduğunu
değil; tam tersine Kürtler'in TÜRKLER'den
ayrılamayacağını ortaya koymuştur.
Ne yapsalar boş!.. Bu topraklar bizim!..
Kürtler bu bölgede
bir çok değişik TÜRK boyuna bağlı oymaklarla, obalarla, hatta
Araplar'la, Farslar'la, Ermeniler'le, ve dahi Yahudiler'le
karışmışlar,
bugünkü hali almışlardır.

Kürtler başkaları ile öyle karışmışlardır ki,
kendi aralarında
dahi kaynaşamaz, anlaşamaz duruma gelmişlerdir. O yüzdendir ki, bugün
Kuzey Irak'ta Talabani ile Barzani'nin iki ayrı bölgesi, iki ayrı
sözde parlamentosu bulunmaktadır. Ayrıca her an onlara baş kaldırmaya
hazır pek çok Kürt aşireti vardır.

Kürtler'in kurtuluşu; sun'i özelliklerle
yaratılan ayırımcılıktan
vazgeçmeleri, en az bin yıldır birlikte yaşadığı, tarihin en eski
ve en şanlı milleti TÜRKLER'le tamamen kaynaşmalarındadır!.. TÜRKLER
onları her zaman bağırlarına basmış, kardeş bilmiştir. KÜRTLER'in de
çoğu TÜRKLER'i kardeş bilir.

Yapılacak şey, ayırımcıları aralarından
ayıklayıp, emperyalist
Hıristiyan Batı'nın kandırmacalarına gelmemek, bütünlüğü devam
ettirmektir!

Hiç bir Kürt, bağımsızlık hayallerinin aslında,
Amerika-İsrail-İngiltere-Fransa
uşağı kukla bir devlette aşağılık bir varlık olarak yaşamak olduğunu
unutmamalıdır! MESELE, KÜRT SORUNU DEĞİL, ŞARK MESELESİDİR!..
YAŞADIĞIMIZ
TOPRAKLARIN, YERALTI-YERÜSTÜ ZENGİNLİKLERİNİN VE İNSANLARININ
ZALİM, EMPERYALİİST HIRİSTİYAN BATIILARCA SÖMÜRÜLMESİ MESELESİDİR!.

sonsuzluk38
sonsuzluk38
Admin
Admin
BİR KÜRT HALKI YOK MU? Koanatl
Mesaj Sayısı : 826
Kayıt tarihi : 13/05/09
Yaş : 53

puan
yeni oyun yeni oyun:
BİR KÜRT HALKI YOK MU? 16653166100/100BİR KÜRT HALKI YOK MU? Emptybarbleue  (100/100)
puan puan:
BİR KÜRT HALKI YOK MU? Imgleft30/30BİR KÜRT HALKI YOK MU? Emptybarbleue  (30/30)
oyun zar atmaca: 30
https://turkforumtr.yetkin-forum.com

BİR KÜRT HALKI YOK MU? Empty Geri: BİR KÜRT HALKI YOK MU?

Paz Haz. 06, 2010 11:56 am
sonsuzluk38 demiş ki:sonuna kadar okuyun lütfen inanın okuduklarınıza sizde inanamayacaksınız


[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

DOĞU ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ
[/b]


BİR KÜRT HALKI YOK MU?

Şimdiye kadar Kürt olduğu iddia edilen devlet ve milletlerin
TÜRK olduğunu belirtmeye çalıştık.
Bunların Kürtler ile, ancak TÜRK adı ile bağlantı kurulursa, bir
akrabalık bağı olabileceğini gösterdik.
Kürtlerin tamamen TÜRKLER'den kopuk olarak bir millet olarak
ANADOLU'da, İran'da ve Mezopotamya'da varlık göstermelerinin söz konusu
olamıyacağını ortaya koyduk.
KASSİTLER'in, KARDULAR'ın, adlarını zorlayarak, bunları "kürt" adına
bağlamaya çalışarak, tarih içinde Anadolu civarında "kürt" devleti
yaratmak mümkün değildir.

Bir defa şu hususu önemle belirtelim: Etnik kimlik dönemlere bağlıdır, ve
değişkendir. İtalyan biri kalkar, gider, Amerika'ya yerleşir, çocukları,
torunları Amerikalı olur!.. Eskiden OSMANLILAR'ın toprağı
olan AVRUPA, AFRİKA, ARABİSTAN, ve BABÜRLÜLER'in toprağı olan
HİNDİSTAN ve PAKİSTAN'da pek çok TÜRK
kimliğini kaybetmiş, Araplaşmış veya Pakistanlı olup çıkmıştır. Bu,
gayet tabii bir seyirdir.

İkincisi, geçmişteki pek çok millet yok olmuştur. SÜMERLER, FRİGLER,
HUNLAR, ETRÜSKLER artık yoktur. O soylardan gelenler bugün başka adlar
ile yaşamaktadır. Bu da son derece tabiidir.

Kürt ayırımcıların kendilerine bir soy ağacı çıkarmaya çalışmaları,
ve bu soy ağacı sayesinde bir tarih edinmeye uğraşmaları beyhude bir
çabadır. Çünkü o sahiplendikleri halklardan bugüne yansıtabildikleri
hiç bir özellikleri yoktur!.. Bugüne intikal eden ve Kürtler'in kendileine ait
sayabilecekleri hiç bir kalıntı, yazıt, belge, eser yoktur!..

Aslında bu "soy kütüğü ve tarih uydurma" olayını başlatan da Kürtler
değildir. Ruslar 1856 Paris Anltlaşması ile Boğazlar'dan Akdeniz'e inme
umudunu kaybedince, KAFKASLAR'dan Basra Körfezi'ne inmeyi planlamışlar,
yol üzerindeki Ermeni ve Kürtler'i kışkırtarak kendilerine yol
açmaya çalışmışlardır.

Bu amaçla 1860 yılında Sen Petersburg Üniversitesi'nde bir
Kürdoloji Bölümü kurdular... Jaba, B. Nikitine, V. Minorsky gibi
kişileri de Urmiye, Erzurum gibi şehirlere "konsolos" diye gönderdiler.
Bu kişiler yaptıkları araştırmalarla sonradan "kürdoloji uzmanı" olup
çıktı. Bütün Kürtçülük-Bölücülük faaliyeti de bunların çalışmalarına
dayandırıldı!

General Maslofsky "Umumî Harpte Kafkas Cephesi" adlı eserinde,
gerçek emeli şöyle açıklar:

"Ruslar'ın bu uğurdaki gerçek niyet ve ülküleri; Fırat boylarında
Rus Kazakları ve Mujikleri'ni yerleştirmek, yani buraları da Kırım
ülkesi, Kuban boyları ve Karadeniz'in doğusu gibi Ruslaştırarak
İskenderun ve Basra Körfezi'ne inmekti."

Ruslar'ın "sıcak denizler" emeliyle başlattığı,
hemen arkasından Batılı devletlerin katıldığı Kürtçülük araştırmalarından önce bir tek kitap
vardır ki, ŞEREFNÂME diye bilinir. 1576 yılında yazılmış olan ŞEREFNÂME'de Kürtler'in ortaya çıkışıyla ilgili rivayetlere yer verilmiştir.

Bu kitabın adı, yazarı ŞEREF HAN'dan gelir, "Şeref'in Yazdıkları" anlamına gelir, yoksa "Kürtler'in şerefli bir millet olduğu" iddiasıyla yazılmamıştır.
Şeref Han, rivayetleri şöyle sıralar:

Kürtler OĞUZ HAN soyundan olup, İSLAM'dan önce onlara tâbi
idiler.
OĞUZLAR, İSLÂM dinine girmek için BOĞDUZ diye Kürt kökenli
bir elçi gönderirler. Çok çirkin biri olan elçiyi Peygamber
(herhalde saygısızlığından dolayı) lânetler, ve soyunun dağılmasını
söyler. Kürtler bu dağılmanın sonucu darmadığınık bir toplum olarak
ortaya çıkar... (Aslında BOĞDÜZ bir OĞUZ boyudur.)
Kürtler BOKTH ve BECEN isimli iki kardeşten türemişlerdir...
(Aslına en yakın rivayetlerden biri budur. Çünkü BOKTH (BOĞDÜZ) ve
BECEN (BEÇENE, PEÇENEK) iki OĞUZ boyudur.)

Kürtler Hz. SÜLEYMAN'ın emrindeki cinlerin kovulmuş ve
üzerlerinden perde kaldırılmış olan (bedenlenmelerine izin verilmiş)
boyundan gelmedir. Dağların cinidirler.

Zalim kral DEHHAK'ın omuzundaki yılan başlı çıbanlara
Şeytan'ın tavsiyesi üzerine her gün iki gencin beyni sürülüyordu.
Bu vahşete dayanamayan celladın her gün bu gençlerden birini
serbest bırakması, bunların dağlara kaçıp çoğalması ile Kürtler
oluşmuştur... (Bu da ŞEHNÂME'deki rivayettir.)

Kürtler, MİLAN ve ZİLAN adlı iki kabileden türemişlerdir.
MİLANLAR Arabistan'dan, ZİLANLAR Doğu'dan (ASYA'dan) gelmiştir...
(Bu rivayet te, en azından Kürtler'in bir kolunun TÜRK kökenli
olduğunu ortaya koymaktadır. Kürt kökenli Dr. Rışvanoğlu, daha
da ileri giderek "bugünkü MİLAN ve ZİLAN aşiretlerinin Kürt
sayılması"na itiraz eder!..)

Kürtler Arapça konuşurlar. Öyleyse asılları Arap'tır... (Bu
rivayet te herhalde, Hz. Ömer'in oğlu Abdullah'ın "Kürtler,
Farslar'ın bedevî Arapları'dır," tarifine dayanmaktadır. O cümlede
kastedilen husus Kürtler'in "bedevî Araplar gibi göçebe" oluşudur...
Eğer dil açısından gidilirse, Kürtler'in Fars asıllı olduğunu
iddia etmek daha akla yatkın düşer.)

Bunları biz söylemiyoruz!.. Kürt bölücüler için kaynak kitap Şerefnâme söylüyor!

TÜRK ordusunda yüzbaşı iken 1925 Şeyh Sait isyanında ihanet ederek
birliğindeki Kürt kökenlilerle birlikte karşı tarafa geçen, daha sonra
Ağrı isyanına katılan, kendinden menkul rütbesiyle General İhsan Nuri,
"Kürtler'in Kökeni" adlı kitabında MEDLER'i "kürt" yapar, sonra da
şöyle der:

"Bu büyük milletin nasıl olup ta tarih sahnesinden kaybolduğu,
adının unutulmaya terkedildiği, Şehnâme'de bile adının geçmeyişi
ilginçtir. Bugün Med diye bir aşiret te iyoktur. Acaba Medler'in
adlarını yitirmeleri, daha sonra Medistan merkezinde Kürtler'in ortaya
çıkması nasıl olmuştur?"

İhsan Nuri de Batılı ve Rus araştırmacılar gibi illâ da Kürtler'i
bir Zagros kavmine bağlamaya çalışır!.. Aynı şekilde Cemşid Bender takma
adlı kişi, hiç bir
mesnedi, delili olmayan iddialarla Kürtler'i M.Ö. 5000 yıllarına
götürür, atı onlara ehlileştirir, yazıyı onlara buldurtur, şarabı
onlara icadettirir, ilk rasathaneyi onlara kurdurtur, asfaltı,
tekerleği bile onlara icat ettirir!.. Ve tabii bizlere de İhsan
Nuri gibi "Öyleyse nereye gitti bu büyük medeni (!) millet???" sorusunu sordurtur!..

Halbuki eğer TÜRKLER ile bağlantı kurulsa, bütün bu iddilar bir
anlam kazanır. Çünkü 9000 yıl boyunca SÜMERLER, SAKALAR, HUNLAR,
KIPÇAKLAR, HAZARLAR, KUMANLAR, UZLAR, PEÇENEKLER, GURLAR, OĞUZLAR,
AKKOYUNLULAR, KARAKOYUNLULAR, SELÇUKLULAR, OSMANLILAR bu bölgede
varlık göstermiş ve hep izlerini bırakmışlardır. SÜMER harflerinin
benzerleri ORTA ASYA'da, VAN MAĞARA RESİMLERİ'nin aynısı yine
ORTAASYA'da bulunmuştur. TOURKİ, TURUKKU adları kil tabletlere
kazınmıştır. Romalı yazarlar POMPAİUS MELA, PİLİNİUS, ATTALİATE
Kürtler'den hiç bahsetmezken, M.S. 1. yüzyılda TÜRKLER'in ANADOLU'daki
varlığını kayda geçirmişlerdir. 14. Asırdaki Batılı seyyahlar, elçiler
DOĞU ANADOLU'yu TURKOMANIA olarak tanımlamışlardır. Bunlardan biri de
MARCO POLO'dur. Ama Kürtler'den söz eden yoktur. Demek ki bölgedeki
varlıkları önemsizdir. 17. vöe 18. yüzyılda yayınlanan coğrafya
kitaplarında dahi bölge TURKOMANIA diye geçer!.. Kürdistan lâfını kullanan
Batılı yoktur. Bölgeyi gezen Evliya Çelebi, "Buradaki TÜRKMEN
aşiretlerini saysak, bir kitap olur," der!...

Kürtler'in TÜRKLER'den ayrı bir ırktan geldiğini
kanıtlamak için fizyonomik çalışmalar da yapılır.

Batılı bilim adamlarının tesbitine göre, Doğu Kürtleri'nin hemen hepsi İranlılar'la tam bir benzerlik taşıyan esmer, ve son
derece BRAKİSEFAL tiplerdir... Batı Kürtleri ise büyük oranda sarışın ve DELİKOSEFAL'dir.

Batılılar, esmer ve BRAKİSEFAL olanları TÜRKLER, ERMENİLER ve İRANLILAR ile karışmalarına
bağlar. Çünkü Batılılar GERMEN ırkının DELİKOSEFAL olduğunu ve KUZEY AVRUPA'dan geldiğine inanırlar. Bütün üstün ırk beyazları bu gruba bağlamaya çalışırlar. Tabii bu arada TÜRKLER'den koparmak istedikleri Kürtler'i de sanki bu gruptanmış gibi göstermeye çalışırlar.
Ancak mavi göz ve sarı saçın ve DELİKOSEFAL kişilerin "İngilizler'den ayırt edilemediği"ni söylerler! Ama bunların Kuzey Avrupa dışında nasıl
bulunduğunu açıklayamazlar!..

Ancak Dr. Hamy, Aşağı Mezopotamya'daki Ur Kralı Nina'nın bir heykeldeki profili ile, Yukarı Mezopotamyalı bir Buruki Kürdü'nün profili karşılaştırmış, ve aynı olduğunu göstermiştir. Nikitine bundan dolayı Kürtler'in Sami ırkına benzediği görüşünü de kaydeder. Halbuki Ur kralı'nın Sümer kökenli olduğu düşünülürse, TÜRKLER ile bağlantı daha kolay kurulur.

A. Başmakov, DELİKOSEFAL olmayı KİMMERLER'e bağlar, ancak KİMMERLER 8. yüzyılda SİBİR-KAFKAS'tan gelip Güney Anadolu'yu işgal etmiş bir halktır. TÜRK oldukları konusunda Prof. Aydın Taner'ini bir çalışması vardır.

Mark Sykes'in belirtiği Millî Kürtleri'nin Arap tipi, Gırdi Kürtleri'nin Merkzi tipi, Şamdinan Kürtleri'nin Nesteri ve Hakkâri tipi gözönünde bulundurulunca; ve buna Lynch'in "Armenia II" adlı eserinde Kuzey Kürtleri için verdiği TÜRKMEN tipi eklenince, bölge halklarından farklı, özel bir "Kürt" tipi olmadığı anlaşılır!.. Zaten Nikitine de "Kürt
tipi için ortak bir formül bulma düşüncesinin HAYAL olduğu" değerlendirmesine tamamen katılır!

Kürtler'in "karışmış" dillerinden başka TÜRKLER'den bir tek farkı vardır, o da MEZHEP'tir!..

Kürt aşiretleri 645 yılından itibaren İSLÂM'ı kabul etmeye başlamışlardır ki, bu
TÜRKLER'in kitle halinde müslüman oldukları 900'lü yıllardan çok öncedir, ve Emevî
halifeler dönemindedir... Zorla, baskıyla müslüman edildikleri iddiası yalandır... Muhtemeldir
ki, Araplar bölgeye geldiklerinde, müslümanlara tanınan haklardan yararlanmak ve cizye (gayrımüslim vergisi) ödememek için kendileri İSLAM'ı kabullenmişlerdir.

İşte bu 100-300 yıllık fark, ve TÜRKLER'in Emevi değil de,
Abbasî halifeler döneminde müslüman olmaları; Kürtler'in Şafi,
TÜRKLER'in ise çoğunlukla Hanefi ve Alevî olmasını açıklar!..

Milât'tan önceki dönemlerdeki hiç bir devlet Kürt değil!.. Kürt
tipi TÜRK tipinden ayrı değil!.. Peki, geçmişte bir KÜRT halkı yok mu?..
VAR!..

Ama ANADOLU'da değil!... ALTAYLAR'ın ötesinde!... TÜRK DİYARINDA!..
Hem de günümüzden 1300 yıl önce!..


Yenisey'de Elegeş Suyu'nun sol kıyısındaki
bu anıt mezar da şu
kitâbe vardır:
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]"Kürt El-Kan Alp Urungu
altunlug keşigün bantım belde,
Elim dokuz kırk yaşım."

3.20 m. boyundaki taşın üzerindeki bu satırların
anlamı"Kürt halkının hanı Alp Urungu'yum....
Altınlı okluğumu
belime bağladım,
devletim oldu... 39 yaşında öldüm."

şeklindedir.... Elegeş Türkleri arasında böyle bir Kürt oymağı
olması, ve çok ötelerde Macarlar arasında başka bir Kürt oymağı
bulunması, Kürtlerin TURANÎ olduğunun en büyük delilidir!

ELEGEŞ anıtında geçen ALP URUNGU adı
GÖK-TÜRKLER'in Çin esaretinden kurtuluşunu
anlatan KÜRŞAT DESTANI'ndaki 40 kahramandan birinin adıdır. Aynı kişi midir, bilinmez.

Kürt kelimesi, Divan-ı Lugat-ıt TÜRK'te (1073) "kar yığını" dışında, "dallarından yay,
kamçı, değnek gibi nesneler yapılan kayın ağacı" olarak geçer. Ayrıca "sert ses" anlamında
"At arpayı kürt kürt yedi" cümlesini verir.

Biz KÜRT diye bir aşiretler topluluğunun olduğunu asla inkâr etmiyoruz!..

Bizim itirazımız, ANADOLU'daki çeşitli aşiret ve gruplardan olan bu insanların "kürt" adı altında birleştirilip, biz TÜRKLER'den koparılmak istenmesinedir... Bunu asla kabul etmeyiz!..
Yalnız hemen belirtelim ki, Elegeş Kitâbesi'ndeki KÜRT boyu ile, bugün ANADOLU'da yaşıyan "kürtler", aynı değildir!.. Kelime de aynı anlama gelmez!
Kürt kelimesinin açıklaması, en azgın Kürtçüler tarafından dahi yapılamamaktadır.... Çünkü Kırmanç, Zaza, Lur, ve Kalhur ağızlarında böyle bir terim yoktur!..
Halbuki TÜRKÇE'de KER, KÜR kelimelerinin çeşitli anlamları vardır, ve bu anlamlar Kürtler'e uymaktadır. Her iki kelime de GÜÇLÜ, KUVVETLİ, DAYANIKLI anlamlarına gelir. ORTAASYA'da bu anlamda kullanılmıştır.
Kelimenin türevleri de KAR'la ilgilidir. KALIN KAR TABAKASI anlamı, ANADOLU'nun DAĞLIK ve KARLI bölgelerinde yaşıyan bu sert mizaçlı
TÜRKLER'e çok uymuştur. (Bak: KÜRTÇE BİR
DİL Mİ?
[b])

Biz KÜRT diye bir aşiretler topluluğunun olduğunu asla inkâr
etmiyoruz!..

Bizim itirazımız, ANADOLU'daki çeşitli aşiret ve gruplardan olan
bu insanların "kürt" adı altında birleştirilip, biz TÜRKLER'den
koparılmak istenmesinedir... Bunu asla kabul etmeyiz!..

Yalnız hemen belirtelim ki, Elegeş Kitabesi'ndeki KÜRT oymağı ile
bugün ANADOLU'da yaşıyan "kürtler" aynı değildir!.. Kelime de aynı
anlama gelmez!

Kürt kelimesinin açıklaması, en azgın Kürtçüler tarafından dahi
yapılamamaktadır.... Çünkü Kırmanç, Zaza, Lur, ve Kalhur ağızlarında
böyle bir terim yoktur!..

Halbuki TÜRKÇE'de KER, KÜR kelimelerinin çeşitli anlamları vardır,
ve bu anlamlar KÜRTLER'e uymaktadır. GÜÇLÜ, KUVVETLİ, DAYANIKLI
anlamlarına gelir. ORTAASYA'da bu anlamda kullanılmıştır.

Kelimenin türevleri de KAR'la ilgilidir. KALIN KAR TABAKASI anlamı,
ANADOLU'nun DAĞLIK ve KARLI bölgelerinde yaşıyan bu sert mizaçlı
TÜRKLER'e çok uymuştur. Bak: KÜRTÇE BİR DİL Mİ?
900'lü yıllardan itibaren ANADOLU'da TÜRKLER ve ARAPLAR arasında
"kürt" kelimesi ORTAASYA'ki OYMAK ADI olarak değil; önce bu yukarda
verdiğimiz anlamlarda, sonra da DAĞ GÖÇEBELERİ anlamında kullanılmıştır...
Ve sadece Türkler için değil; Farslar'ın, Araplar'ın hatta Ermeniler'in,
Yahudiler'in oraya buraya dağılmış grupları için kullanılmıştır.
Bu yüzden "kürt" kelimesi, uzun yıllar hitap edilenlerce bir ad
olarak benimsenmemiştir.

Son yıllara kadar da bu insanlar kendileri için bu tabiri
kullanmazlardı!.. Kullananlara da için için kızarlardı. Çünkü "Kürt"
lâkabı, onlara başkalarının taktığı, anlamında bir derece küçümseme
ve hor görme ifadesi gizli olan bir ad idi... Onlar kendilerine
Kırmanç, Zaza, Dersimli demeyi veya aşiret adlarını kullanmayı tercih
ederlerdi.

Peki, o takdirde ORHUN kitabelerindeki KÜRT adı, ve MACAR boyları
arasındaki KÜRT oymağı neye işaret etmektedir?..

Türkler ur, uruk, ulus, soy, boy, oymak, oba kelimelerini değişik
büyüklükteki grupları ifade etmek için kullanırlar. URUK, ULUS'tan
küçük; BOY'dan büyüktür. Prof. Mehmet Eröz şöyle der:

"KÜRT uruğu'nun; Batı Hunları, Göktürkler, Çiğil Türkleri, Kuman
Türkleri ve Oğuz Türkleri ile aynı boylar arasında zikredilmesi mühim
bir noktadır."

Yani, ona göre ORTAASYA'daki Kürt uruğu oldukça büyüktür. Biz öyle
düşünmüyoruz, ORTAASYA'daki Kürtler'in bir oymak seviyesinde olduğuna,
yaşadıkları DAĞLIK ve KARLI bölgeden dolayı bu adı aldıklarına
inanıyoruz.

Ancak bu oymak, bölücülerin sahip çıkmaya çalıştığı KARDUKLAR
değildir!. KARDUKLAR, M.Ö. 7. Asırda Issıggöl çevresinden kalkıp
batıya göç eden SAKA (İSKİT) TÜRKLERİ'nin bir koludur! Ksenophone da
onları M.Ö. 400'lerde Doğu Anadolu dağlarında bulmuştur!.

SAKALAR doğudan ve Karadeniz'in üzerinden dolaşıp batıdan ANADOLU'ya
girmişler, bir kol da Hazar Denizi civarına yerleşmişti.

Daha iyi bir ifade ile, o dönemde Karadeniz ve Hazar birer TÜRK
gölü olmuştu.

Kimsenin üzerinde durmadığı bir husus vardır... Herkes HERODOT'un
(M.Ö.490-425) ANADOLU'da görülen İSKİTLER'den ve İSKİT-PERS
savaşlarından bahsettiğini bilir.... Ondan 50 yıl sonra yaşamış olan
KSENEFON ise, ONBİNLERİN RİCATİ adlı eserinde KARDUKLAR'ı anlatır!..

Titiz bir araştırmacı olan Herodot'un KARDUKLAR'dan söz etmemesinin
bir tek sebebi vardır: O tarihte KARDUKLAR yoktu!...

Çünkü o tarihte bölgeye yerleşenler İSKİT diye biliniyorlardı!..
Sonradan yaşadıkları bölgeye izafeten KARDUK adını almışlardır.


F. Kırzıoğlu'na göre SAKALAR yerleştikleri bölgelerde şu boylara
ayrılmışlardı:

- ALBANLAR : Darbent, Bakü ve Şirvan dolaylarında (şimdiki
Arnavutlar'ın atalarıdır,
sonradan Balkanlar'a göç etmişlerdir.
Arnavutluk'un adı İngilizce ALBANIA'dır.)

- SAKASINLAR : Karabağ, Gence dolaylarında

- GAGARLAR : Borçalı, Şamsol, Ahılkelek, Ahıska, Ardahan, Göle
dolaylarında

- TAVLAR : Olur, Oltu, Narman, Tortum, Yusufeli dolaylarında

- HESPERİTLER: İspir dolaylarında

- PASİANLAR : Bingöller, Arpaçay, Kars, Kağızman, Pasinler
dolaylarında

- PAKTUKLAR : Van Gölü'nün güneyi, Dicle'nin doğusu dolaylarında

- KARDUKLAR : Hakkâri, Zap Suyu dolaylarında

M.Ö.400'lere ait bu ikinci KARDUKLAR, M.Ö. 2000'lerde iki Sümer
eşiktaşında geçen KARDAKA (KARDU)'dan farklı bir TÜRK boyudur.
KARDAKA halkından "Su Taifesi" diye bahsedilmesine rağmen, Kürt
ülkesi olarak gösterilmiş, daha sonra KARDUK ile bağlantı kurulmaya
çalışılmıştır.

M.Ö. 401'de KSENEOPHONE'un sözünü ettiği DİCLE'nin sol tarafı
ile CUDİ DAĞI arasında yaşayan KARDULAR hemen "kürt" sayılmıştır.
KARDUK ÜLKESİ, M.S. 1.yüzyılda STRABON'un eserinde GORDUAİA diye,
M.S. 2. yüzyılda PTOLEMEUS'un eserinde GORDUAİA,
M.S. 4. yüzyılda
CASSİUS ve MARCELLİNUS'un eserlerinde KORDUEN diye geçer. Bazı
kaynaklar bu kelimeyi GORDYENE, GORDYA, GORTU, CORTUK, KORDUK,
GORTİK, GORTRİK şeklinde yazarlar.

Aslı SAKA olan bu topluluğun, nasıl bu kadar kısa bir sürede
ad alabildiği hususu akla gelirse, önümüzde tesbiti son derece kolay
bir tarihî hakikat olan ÖZBEK misali vardır.

ÖZBEKLER, sadece 500 yıllık bir millettir. TİMUR İMPARATORLUĞU'nun
dağılmasıyla (1400'ler) oluşan ALTUNORDU Devleti emirlerinden Emir
ÖZBEK'e bağlı olan halk, sonradan ÖZBEK diye bilinmiştir. Bu ad SELÇUKLU ve OSMANLI'dan farklı değildir. 1290'de "SELÇUKLU" sayılan Söğüt halkı, 1300'lerde OSMANLI diye bilinir olmuş; 1400'de bütün
dünya ANADOLU devletini bu adla tanımıştı.

CHAMOY, yukarıda sözünü ettiğimiz "Şerefnâme" tercümesine
yazdığı önsözde, "Kürdistan" diye adlandırılmak istenen bölgede
tarih boyunca şu grupları sayar:

- Ahameniler'e bağlı Ermeni Havkan (Hanedanı) devleti,

- Büyük İskender,

- Arsakiler (Ermeni diye bilinir),

- Antoniu ile Kleopatra'nın oğlu Aleksandros devleti,

- Kâh Partlar'a, kâh Romalılar'a tâbi olan Arsakiler,

- Ardeşir ve Şapur Sasanileri,

- İmparatoru Galerius'tan İmparator Jovanius'a kadar Bizanslılar,

- Tekrar Sasaniler,

- İmparator Theodosius,

- Sasaniler'e tâbi Arsakiler (Ermeni diye bilinir),

- Tekrar Bizanslılar,

- Araplar,

- Arap İslam Devleti'ne tâbi Ermeni Artzruni prensleri,

- Mervaniler,

- Ahlat, Diyarbakır ve Erzurum'da Şaharmenler sülâlesi,

- Ani'de Şeddadiler,

- 11. yüzyılda Bizans ve Selçuklular,

- 13. yüzyıllarda Moğollar,

- 15. yüzyılda Timur,

- Akkoyunlular,

- Karakoyunlular,

- 16. yüzyılda Osmanlılar
Bunlardan hiç biri "kürt devleti" değildir!..

Prof. Kırzıoğlu'na göre, Küçük Arsaklılar (Ermeni Arsakiler diye
de geçer) kralı 2. TİRİDAT HAN'ın (M.S. 287-325) kâtibi Romalı
AGATHANGELOS'un bir çok ARSAKLI beyliği gibi, KORDUK BEYLİĞİ'nin
de TORKOM, TORKOMON (TÜRKOMAN-TÜRKMEN-TÜRK) olduğunu yazar. (M.F.Kırzıoğlu, Her
Bakımdan TÜRK Olan Kürtler,
sf. 50-60)

Kırzıoğlu'nun bu ifadesine kaynak olarak gösterdiği KHORENLİ'ye göre AGATHANGELOS
ayrıca Ermeni dile bilinen "ARSAKLI ülkesinde Hıristiyanlığı yayan kişinin HORASAN
kökenli TÜRKMEN SUREN BAHLAV ailesinden ANAK BEG oğlu IŞIKSAÇAN ünvanlı AZİZ GREGUVAR
olduğunu, bu dini kral 2. TİRİDAT'ın 305 yılında kabul ettiğini, KORTUK BEYLİĞİ de dahil
olmak üzere bölgedeki 16 satraplığın kısa sürede Hıristiyan dinine geçtiğini" belirtir.

Bu bilgiler sadece KARDUK/KORTUK BEYLİĞİ'nin değil; ERMENİLER'in de aslen TÜRK olduğunu,
ama Hıristiyan TÜRK olduğunu, ARSAKLILAR'ın Hıristiyanlığı kabul etmiş bir TÜRK boyu
olduğunu gösterir!.. Zaten Ermeni vatandaşımız Levon Dabağyan da
eserlerinde aynı şeyleri söylemekte, "Ermeniler'in TÜRK olduğunu" belirtmektedir!

Ünlü araştırmacı DEGUİGNES, "Hunlar'ın, Moğollar'ın ve Tatarlar'ın Tarih-i Umumisi"
adlı eserinde şöyle demektedir:

- "Hakkında pek az malumat olan bu millet (TÜRKLER) el yevm, GURŞİSTAN vilâyetinin
dağlarla, yalçın kayalarla muhat bir vilâyeti olan KARDU EL kurbunda ÇAR namı altında
payidar olmaktadır."


GURŞİSTAN, guristan, yani GUR TÜRKLERİ'nin diyarıdır. Bir kolu KALAÇLAR, daha sonra
İRAN'da hüküm sürmüşlerdir. KARDU EL ise KARDU İLİ, yani KARDU
ÜLKESİ demektir. Böylece TÜRK ismi KARDU ve GUR ile birlikte
telâffuz edilmektedir. Divan-ı Lugat-ıt TÜRK'te KARDU kelimesinin
karşılığı "zemheri sırasında suda yüzen fındık büyüklüğünde buz
parçaları" diye geçer, gene KAR'la alâkalıdır. Kaldı ki, ORTA
ASYA'da TİYENŞAN dağlarının güneyinde HAMİ TATARLARI'nın yaşadığı KARDUK köyü vardır. HORASAN TÜRKİSTANI'nda ÖZBEKLER'in KONGURAT boyunun 5 oymaklı KANCAKALI kolunun bir tiresinin adı KURTUK'tur!.

Kürtler ancak TÜRKLER'le bütünleşirse, GURLAR'a ve KARDUKLAR'a sahip çıkabilirler!

Yani KARDUKLAR'a sahip çıkıyorsanız, KARDUKLAR SAKA boyundandır, TÜRK'tür, o zaman TÜRK olduğunu kabul etmek gerekir!.. Yook, "Ben KARDUK soyundanım, ama TÜRK değilim," diyorsanız, o zaman tutarsızsınız, ne KARDUK'sunuz, ne de bir tarihiniz vardır!.

"ANADOLU'ya 1071'de geldiniz, biz binlerce yıldır buradaydık"
diyerek topraklarımıza sahiplenmeye kalkan bölücü hainler bilmiyorlar
ki, asıl biz binlerce yıl önceden beri bu topraklarda varız!..
Kendileri sanki gökten zembille indiler!.. TÜRKLER ile bağlantı
kurmayanların nereden geldikleri, kimin soyu oldukları belli değil!..
Bir tek dikili taşları yok!.. Ama bizim SÜMER, ELÂM,
SAKA (İSKİT), KİMMER, OĞUZ olarak hem adımız, hem eserlerimiz var.

Meselâ:

- SAKALAR'ın bir kolu olduğunu belirttiğimiz KARDULAR (M.Ö. 400'ler), Diyarbakır-Çermik'te KARDU köyü, Adıyaman merkezde ve Mardin-Savur'da KARDI köyleri ile,

- SAKALAR'ın varlığı (M.Ö. 600'ler) Siirt-Beytüşşebab'ta ve Van-Ahlat'ta SAKA ve
SAK köyleri ile,

- HUNLAR'ın varlığı (M.S. 200'ler) Erzincan-Lardusu'da,
Elâzığ-Palu'da, Bingöl-Gölhan'daki HUN köyleri, Muş merkezdeki
HUNAN, Artvin-Yusufeli'ndeki HUN-GİMEK köyü ile,
- AVRUPA HUNLARI'na bağlı AĞAÇERİLER'in varlığı (M.S. 466)
Tunceli-Malazgirt'teki HAÇERİ, HAÇERİ SÜFLA, HAÇERİ ÜLYA köyleri
ile,
KIPÇAK, KUMAN, KİMEK TÜRKLERİ'nin varlığı Diyarbakır-Silvan'da
GOMAN-TAHTANİ köyü, Elâzığ-Malazgirt'te KOMAN köyü, Tokat merkezde
KUMAN köyü, Malazgirt-Pötürge, Erzincan-Kığı'da KİMEK ve
Sivas-Hafik'teki KIPÇAK köyleri ile belgelenmiştir.

7. Yüzyılda yaşamış olan Ermeni tarihçi MOISEY, ünlü eseri "Ağvan Tarihi"nde Doğu Anadolu halkının TÜRK olduğunu şöyle ifade eder:
- "Bu topluluklar uzun saçlı, zehirli ok atan kimseler olup,
taştan koç ve at heykelleri yontmakta çok usta idiler. En büyük
ilahlarına
KHAN-TENGRİ derler."

ORTAASYA'da da çok yaygın olan bu tarz KOÇ ve AT heykelleri TÜRKLER'in TAMĞA'sıdır, mührü her yere vurmuşlardır! BİNGÖL, TUNCELİ, VAN, BİTLİS, ELÂZIĞ, ERZİNCAN, DİYARBAKIR, ARDAHAN, IĞDIR, KARS, MALATYA gibi illerde de görülür!

Abbasiler, 700'lerden sonra güneyden başlayıp Malatya, Adıyaman,
Erzurum'a kadar SUGUR (Uç Beyliği) kurmuş, buralara yoğun TÜRK nüfus
yerleştirmişlerdir. Gelen TÜRK komutanların adları da bellidir.
NUSAYRİLER işte bu dönemde ortaya çıkmış, Şii bir mezhebin mensuplarıdır. Bizanslılar da buna karşılık bölgeye BALKANLAR'dan getirdikleri bir kısmı
hıristiyanlaşmış UZ, KUMAN, PEÇENEK, BULGAR TÜRKLERİ'ni yerleştirmişlerdir. MALAZGİRT
Savaşı'nda bu TÜRKLER, karşıda soydaşlarının sancaklarını görünce ALPARSLAN'ın safına
geçmişler, zafer kazanılmasını kolaylaştırmışlardır.

HUNLAR, Suriye-Irak bulunan DURA-EVROPOS yazıtları ile de belirlendiği gibi, bölgeye KAPGAN, TOPÇAK, TARKAN BEG, KUBAT, KURTAK, BASIK isimli komutanlarla M.S. 3. yüzyıldan itibaren ANADOLU'ya bir çok kere girip çıkmışlar, AZERBEYCAN'dan KUDÜS'e kadar
uzanmışlardır.

Bizans Kayzeri Konstantin PROIFIREGENETOS, 950 yılında yazdığı "Devlet İdaresi" isimli
kitapta Karadeniz'in Kuzey Batısı'nda misyonerlik yapan Ortodoks papazların raporlarına
dayanarak, oradaki "7 boyun hepsinin TÜRK, ve bu boylar içinde en güçlülerden birinin de
KÜRT isimli boy olduğunu" belirtir. "Kürdistan" nere, Romanya nere?.. Kendini TÜRK
saymayan Kürtler oraya gitmediğine göre, bu boy TÜRK'tür, ve TÜRKLER, Romanya'ya gittiği
gibi Güneydoğu'ya da SAKA, UZ, PEÇENEK, KUMAN olarak gelmiştir!

Dr. Mahmud Rişvanoğlu, Prof. Bahattin Ögel, Prof. H.D. Yıldız, Prof. Mehmet Eröz, Prof. B. Kodaman, Prof Abdülhaluk Çay, Prof. T. Gülensoy, Mehmet Şerif Fırat, Edip Yavuz, N. Sevgen, Şükrü Seferoğlu, Ord. Prof. H. Velidi Togan, Prof. Aydın Taner, Hayri Başbuğ KÜRTLER'in TÜRK olduğunu belirtirler... Prof. M.F. Kırzıoğlu,

- "Yukarı Yenisey'den Orta-Tuna yöresindeki Macaristan'a kadar TÜRK-OĞUZ bölgeleri ile atlı göçebe TÜRK urukları arasında KÜRT ve KÜRDAK adını taşıyan, anadili TÜRKÇE topluluklar yaşayagelmiştir."

- "Bunun gibi, TÜRKELİ (TÜRKİSTAN) ülkesini ikiye ayıran TANRI DAĞLARI'ndan (TİYENŞAN) FIRAT'a değin bölgelerdeki İran'a komşu bulunan KÜRT adlı kavimler de, tarihte tanındıkları çağlardan beri BAKALI (İSKİT) OĞUZ, TÜRKMEN soyundan ve onların kalıntılarıdır," der.

HİVE Hanı EBULGAZİ BAHADIR HAN, 1661'de yazdığı "Şecere-i Terâkime" (TÜRKLER'in Soy
Kütüğü) adlı eserinde bir TÜRK oymağı olarak Kürtler'i anmıştır... Bu Kürtler, HAZAR
DENİZİ'nin doğusunda ULU BALKAN ve KİÇİ BALKAN bölgesinde yaşayan ENSARÎ TÜRKMENLERİ'dir.
EBULGAZİ HAN, "KHİZİR ELİ oymakları içinde bir boya Kürtler derler. Anlar, KIZIL ÇURA'NUNG neslinden tururlar," diye yazar.

GUNNAR CANNING, ki AFGANİSTAN araştırmalarıyla meşhurdur, TÜRKİYE'de "kürt" olarak bilinen MUKRİLER'i TUMONOVİÇ'e dayanarak GÖKMEN TÜRKMELERİ'nden sayar!

Ord. Prof. Z.V. TOGAN, "AFGANİSTAN'ın kuzeyinde bir zamanlar KARLUK Devleti bulunduğu, bugünde KARLUKLAR'ın yaşadığı bölgede KEND-İ KÜRT diye bir köy olduğu"nu yazar... (M.F.Kırzıoğlu, Dağıstan, Aras Dicle... Türk Boylarından Kürtler, sf. Cool KARLUK kelimesi de KARLI bölgelerde yaşayan TÜRKLER'in boyudur, tıpkı KÜRT-KÜRTÜK kelimesi gibi KAR ile alâkalıdır.

OĞUZ HAN DESTANI'nda OLCAY HAN'ın kışlağının adı KÜRT TAG'dır. ASYA'da TÜRK hakanlarının bir çok kışlak, hatta yaylak adıda "Kürt" adı taşır. (Ord. Prof. Dr. Z.V. Togan, Reşiüddin Oğuznâmesi, sf. 17)

Hem AZERBEYCAN'da, hem de MACARİSTAN'da yaşayan ve "kürt" olarak
bilinen SENEKLİ (MAC SENEL) isimli oymağın aslı BAŞKURT TÜRKÜ'dür.
(Prof. Zeki Velidi Togan, Hatıralar, 1969, sf. 7) Bizce ORTAASYA'da
BAŞKIRDISTAN özerk bir cumhuriyeti olan BAŞKIRT-BAŞKURT TÜRKLERİ'nin
mutlaka Kürt oymağı ile alâkası vardır, ve büyük ihtimalle BAŞKÜRT
(Kürtler'in önde geleni) kelimesinin değişmiş halidir.

DOĞU TÜRKİSTAN-KAŞGAR'dan gelerek ERZURUM, MUŞ, BİTLİS VAN dolaylarına yerleşen buralara DURU BERAN adını veren TÜRK asıllı MAMIK ve KONAK kardeşlerin aşireti olan MAMIKONLULAR, ŞEREFNÂME'de "Kürt" olarak geçer. Halbuki Ermenice metinlerde MAKUKONYAN
olarak belirtilen bu aşirete, TURKOM (TÜRK) denilmektedir. (Prof. Dr. M. Fahrettin
Kırzıoğlu, Her Bakımdan TÜRK olan Kürtler, sf.59)

MACARİSTAN ve SLOVAKYA arasındaki bir ovanın adı KÜRTOS (KÜRT ÖZÜ)'dür... SLOVAKYA'nın Batasay Yarmat şehri kuzeyinde bir kent adı NAY-KÜRTOS ve bir derenin adı KÜRTOS'tur... MACARİSTAN'ın ROMANYA'da kalan parçasında KURTYA 8KÜRT YURDU) diye bir kasaba vardır. (Dr. Mahmut Rişvanoğlu, Doğu Aşiretleri ve Emperyalizm, sf. 30) ... Bizim Kürtler
MACARİSTAN'a, SLOVAKYA'ya, ROMANYA'ya sefer düzenlemediklerine göre; oraya giden de,
GÜNEYDOĞU'ya gelen de TÜRK boylarıdır!

MACARİSTAN-BUDAPEŞTE yakınında bir kasabanın adı KÜRT'tür... SLOVAKYA'nın TUNA'ya karışan GRAN ÇAYI adını GURAN'dan almıştır. Çünkü bu çayın karşısındaki kasabanın adı GÜR KÜRTOS'tur!.. (Rişvanoğlu, aynı eser, sf. 30-31)

[b][b][b][b][b][b]Macar âlimleri eski MACAR kabilelerinden
[/b][/b][/b][/b][/b]KÜRT-GYAR-MAT kabilesinin adını, ELEGEŞ Kitâbesi'ndeki KÜRT kabile adıyla birleştirirler, Zaten bugünkü Macaristan'da 30 kadar "Kürt" köyü mevcuttur

ÇEK PRAG Üniversitesi profesörü Dr. Yusuf Blavkoviç, "(Eski) ÇEKOSLOVAKYA'daki 10 köyün isminin KERT-KÜRT olduğunu, bunların MACARİSTAN'a yerleşmiş TÜRK asıllı bir boydan geldiğini, kelimenin de KAR ÇIĞI anlamında olduğunu" söyler. (Rişvanoğlu,
aynı eser, sf. 11)

Öte yandan GÖKTÜRK diye bilinen TÜRK Devleti'nin temelini
ON-OK, yani ON BOY diye bilinen TÜRKLER teşkil ederdi. M.S. 630'da GÖKTÜRKLER
Çinliler'e mağlup olunca, TÜRKLER başsız kaldı. Bir süre sonra doğudaki 5 boy SARI TÜRGEŞ
Devleti'ni kurdu. Batıdaki 5 boy ise KARA TÜRGEŞ Devletini oluşturdu.

Ancak ilki 716'da, ikincisi 756 yılında yıkıldı. Böylece bu ON-OK'a mensup
TÜRKLER kimi batıya, kimi güneye göçe koyuldu. UZLAR(OĞUZ) ve PEÇENEKLER böylece
ortaya çıktı. ERGENEKON DESTANI, OĞUZ HAN EFSANESİ bu dönemle ilgili sayıldı.
[/b][/b][/b][/b][/b][/b][b][b][b][b][b][b]Bizce her iki olay da çok daha eskidir. OĞUZ HAN, M.Ö. 600 yıllarında
aranmalıdır. Ancak 24 boya ayrılan ve bütün bölgeye yayılan OĞUZ soyu ve adı,
BİLHASSA GÖKTÜRKLER'den sonra duyulmuştur.

Macar âlimleri eski MACAR kabilelerinden KÜRT-GYAR-MAT kabilesinin
adını, ELEGEŞ Kitâbesi'ndeki KÜRT kabile adıyla birleştirirler, Zaten
bugünkü Macaristan'da 30 kadar "Kürt" köyü mevcuttur

Yine MACAR Türkolog Rasonyi, KUMAN TÜRKLERİ arasında KURMAN isimli
bir kabilenin bulunduğunu söyler ki, KURMANÇ adının buradan gelmiş
olması büyük ihtimaldir.

Bugün Urfa bölgesinde "Badıllı" adıyla anılan ve Türkçe, Farsça,
Arapça karışığı bir dil konuşan, kendilerine "Kürt" diye bir
kavmiyet izafe eden aşiretler, Kanunî devrinde Oğuz boylarına
mensuptular ve 40 oymaklık BEYDİLİ aşiretini teşkil ediyorlardı.
Bu kırk oymaktan biri, 204 nüfuslu "Kürtler" oymağı idi.

Öyleyse, artık ANADOLU'da 7. asırdan itibaren görülen KÜRT
grupların menşeini tesbit edebiliriz.

ANADOLU'DAKİ BÜTÜN GERÇEK KÜRTLER BOKHT(AN) ile BECENE diye bilinen
OĞUZLAR'ın ÜÇ-OK kolundan, GÖKHAN ve DENİZHAN adlı İKİ KARDEŞ'ten
türemişlerdir!..
BOKHT, OĞUZ BOYU listesinde BOĞD-UZ veya BÜGDÜZ olarak geçer.
BEÇENE (BEÇEN-BEÇENEVİ) de yukarda sözünü ettiğimiz PEÇENEK
TÜRKLERİ'nden başkası değildir!.. GÜNEYDOĞU ANADOLU'daki yer ve
aşiret adlarında bu özelliği görmek mümkündür.

BOHTAN suyu ve bölgesi de adını Kürtçe'den değil, BOKHT(AN) OĞUZ
BOYU'ndan almıştır.

OĞUZLAR'ın, İslam dinini araştırmak üzere Hz. MUHAMMED'e gönderdikleri
elçinin adı BOĞDUZ-AMAN idi. (610-632 arasında) Bu kişi OĞUZLAR'ın ÜÇ-OK
kolundan DENGİZ-KHAN'ın 4 oğlundan BOĞD-UZ'un İLBEYİ olduğu KURMANÇLAR'ın
AMANUAN sülâlesi temsilcisi idi!.. Kürt adının İSLAM belgelerinde 7. asırdan
sonra görülmesi bu yüzdendir. (M.F. Kırzıoğlu, Her Bakımdan TÜRK olan KÜRTLER,
l. Bölüm, sf. 60)

KURMANÇLAR ise AVRUPA'ya da yayılmış olan, ve BİZANS tarafından
getirilip DOĞU ANADOLU'ya yerleştirilen HIRİSTİYAN KUMAN TÜRKLERİ
soyundandır.

Ancak şunu kabul etmeli ki, ORHUN kitabelerinde adı geçen Kürt
oymağının ANADOLU'ya intikal eden bir kısmı var ise, ancak
küçük bir gnup idi.
9. Asırdan sonra kafileler halinde gelen TÜRKMENLER ile
kıyaslanamıyacak kadar az sayıda idiler.
Diğer aşiretler arasında eriyip gitmişlerdir.

BOĞDÜZ, BEÇENE ve KUMAN kolundan gelen, aslı Bizans döneminde
hıristiyanlaşmış UZ,
PEÇENEK ve KUMAN TÜRKLERİ olan gruplar ise, yaşadıkları DAĞLIK ve
KARLI bölgeler dolayısıyla TÜRKÇE bir kelime olan "KÜRT" adıyla
anılmaya başlamışlardır. Tekrar hatırlatalım: Geçenlerde (2001,
Mart) STV televizyonunda konuşan ve ülkesini tanıtan Afganistan
Büyükelçisi gösterilen filimdeki bir halıyı "KÜRDÎ" diye adlandırdı...
Kendisine, "Niye bu halının adı KÜRDÎ?" diye sorulunca, ne cevap
verdi, biliyor musunuz?..

- "Çünkü bu tür halılar Afganistan'daki DAĞLI BİR KABİLE
tarafından dokunur."

Demek ki, sadece ANADOLU'da ve ALTAYLAR'da değil; AFGANİSTAN'da
bile DAĞLI kabilelere "kürt" deniyor!..

ANADOLU'daki bu DAĞLI gruplar, 700'lerden 1500'lere
kadar hiç önemsenmedikleri gibi, 1520'de de sayıları ve siyasî
etkileri ile değil; sadece DAĞLIK coğrafyanın yarattığı engel
ile Yavuz Sultan Selim'den bazı haklar elde etmişlerdir... Bunlara
sonra BAYAT, KARAKEÇİLİ, AKKEÇİLİ gibi diğer OĞUZ soyundan
TÜRKMENLER katılmış, daha sonra bunlar Fars ve Arap etkisiyle
birbirinden kopuk bugünkü Kürt aşiretleri haline gelmiştir.

Bunların içinde en enteresanı KOÇGİRİ aşiretidir!.. Kürt
olarak bilinen bu aşiretin adı, aslında KOÇLU demektir,
ORTAASYA'daki TÜRKLER, bizim KOÇ dediğimiz hayvana KOÇGIR derler!.
KOÇGIRÎ de tıpkı AKKOYUNLU, KARAKOYUNLU gibi KOÇLU aşireti olur!..
Koca bir TÜRKMEN aşireti zamanla böyle "kürt" olup çıkmıştır!..

Yani Anadolu'daki ŞİMDİNİN KÜRTLERİ İLE GEÇMİŞİN KÜRT HALKI
AYNI DEĞİLDİR!..

Aynı şekilde Asya'da kalan ve Macarlar ile birlikte Avrupa'ya
göçen KÜRT grupları da ana kütle içinde pek bir varlık gösteremişler,
OYMAK düzeyinde kalmışlar, hatta OBA seviyesine inmişlerdir.

ZAZALAR diye bilinen grup, tamamen ayrı bir TÜRK boyu'ndan gelmektedir...
İlerde ZAZALAR dan söz edeceğiz.

Ayrıca bilhassa Yavuz Sultan Selim zamanında, yani 1500'lerde Batı
Anadolu'dan Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya göç ettirilip yerleştirilen TÜRKMEN
aşiretler vardır ki, bunlar DAĞLAR'da GÖÇEBELİK ettiği için zamanla KÜRT diye
anılır olmuştur.

Hepsi zaman içinde Araplar, Farslar, Ermeniler, Süryaniler ve diğer Türk
boyları ile karışarak, ve yüzlerce yıl hepsinin birbirinin üstüne yığılmasıyla
oluşmuş, gayrımütecanis bir güruhtur.

KÜRT adı artık bir TÜRK OYMAĞI'nın adı olarak değil; sadece GÖÇEBELİK ifadesi
olarak kullanılmaktadır. Hem de sadece DAĞ GÖÇEBELERİ'ne has bir
tabirdir. Biz de yalnız DOĞU ve GÜNEYDOĞU ANADOLU DAĞLARI için kullanılır.

ANADOLU OVA GÖÇEBESİ ise TÜRKMEN'dir,.. GÜNEY VE BATI ANADOLU GÖÇEBESİ ise
YÜRÜK'tür.

Netice itibariyle, M.Ö 2000'lerin KARDULAR'ı TÜRK kökenlidir ama Kürt
değildir....M.Ö. 500'lerin İSKİT kökenli KARDUKLAR'ı TÜRK kökenlidir ama Kürt
değildir... ORTAASYA'da M.S. 700'lerde bir KÜRT oymağı vardır ama, Anadolu'daki
Kürtler o oymaktan değildir...

Ancak ister ZAZA olsun, ister BEÇENE, BOĞDÜZ, KURMANÇ olsun, isterse
sonradan KÜRT sayılmış diğer bir TÜRKMEN aşireti olsun, şimdinin çoğu
KÜRTLER'inin aslı TÜRK'tür!..
Başka hiç bir soyla ve ırkla alâkaları yoktur!..

Haa, sonradan kürtleşen başka milletlerden gruplar yok mu?.. Elbette var!..
ERMENİ KÜRDÜ, ARAP KÜRDÜ, FARS KÜRDÜ ve hatta YAHUDİ KÜRDÜ de var!..

[b]Biz bu ülkede yaşayan herkesi bağrımıza basmışızdır!.. Ne yazık ki, bu
karışık Kürtlerden bölücüler, ayırımcılar çıkmış, üstelik TÜRK kökenli Kürt
aşiretlerini de kışkırtmaya kalkmışlardır.
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz